DÜNYANIN belli başlı ekonomilerinde ekonomik büyüme yönündeki beklentilere göre dünyada spekülatif petrol talebinin alacağı pozisyon belirginleşecektir.
Amerika ve Çin gibi ekonomiler geçmişteki hızda ya da buna yakın büyüdüğü taktirde, petrol fiyatının varil başına 100 doları görmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Buna karşılık, ekonomik büyümenin yavaşlaması stoktaki petrolün piyasaya çıkmasıyla petrol fiyatını varil başına 10 dolarlara indirebilecektir.
Bir anlamda, üzerinde oturulan dengede, ekonomik büyüme ile enflasyon arasındaki tercih giderek daha belirgin hale gelmektedir. Petrol fiyatlarının artması enflasyon için önemli bir risk teşkil ederken, ekonomik büyümenin yavaşlamasıyla düşen petrol fiyatları enflasyonun kontrolünü kolaylaştıracaktır.
BÜYÜMEDE KÜÇÜLME
Konuya fiyat istikrarını kollamaya çalışan para politikası açısından bakıldığında, önümüzdeki dönem ekonomik büyümenin kabul edilebilir düzeylerde gerilemesi gereken bir dönem olacaktır. Petrol fiyatlarının yükselmesiyle artan enflasyon baskısı Amerika, Avrupa ve Japon Merkez Bankaları’nı tedirgin etmektedir.
Dolayısıyla, ekonomik büyümenin düşmesiyle yumuşayacak petrol fiyatları yoluyla enflasyon baskısından kurtulmak kolaylaşacaktır. Büyük ölçüde, Avrupa Merkez Bankası da dahil olmak üzere, belli başlı merkez bankaları yükselttikleri kısa vadeli faizler yoluyla ekonomik büyümeyi makul sınırlar içine çekme çabasındadırlar.
Bu politikanın devamı olarak, büyük ekonomilerde ekonomik büyümenin yeteri kadar düşmemesi durumunda kısa vadeli faizlerin artmaya devam edeceğini tahmin etmek çok zor değildir. Bu ekonomilerde iç talep büyümesinin önü kesilene kadar kısa vadeli faizler artacaktır. Örneğin, kısa vadeli faizlerin Amerika’da yüzde 6’yı geçmesi, Euro Bölgesi’nde yüzde 3’ü aşması, Japonya’da yüzde 1’e yaklaşması, İngiltere’de yüzde 5’i geçmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Buna karşılık, bugünkü kısa vadeli faizler civarında (belki yüzde yarım daha yukarıda) iç talep büyümesinin önüne geçilip dünyanın belli başlı ekonomilerinde büyümenin yavaşlamasıyla petrol ve diğer hammadde fiyatlarında yaşanabilecek dramatik düşüşler merkez bankalarının elini güçlendirecektir. Böyle bir durumda, petrol piyasası uzmanlarının beklentilerinin paralelinde petrol fiyatının çok düşmesi ise enflasyon tehdidini tamamen ortadan kaldıracağından, bu ülkelerde gelecek yıl kısa vadeli faizlerin düşmeye başlaması dahi söz konusu olabilecektir.
DAHA AZ SPEKÜLASYON
Kısa vadeli faizlerin kademeli olarak düşme eğilimine girmesi petrol ve diğer hammadde fiyatları üzerinde hangi kademede baskı oluşturacağına bağlı olarak sürebilecektir. Ama, bu senaryo içinde, kısa vadeli faizler düştü diye petrol fiyatlarının yeniden bugünkü düzeylere ulaşması olasılığı az görünmektedir.
Son beş yıldır, gelişmiş ekonomilerdeki tarihi düşük faiz oranları, getirilerini artırmaya çalışan yatırımcıları yalnızca gelişmekte olan ülkelere yatırım yapmaya yöneltmedi, aynı zamanda hammaddelere yatırım yapmaya da yöneltti. Belli başlı merkez bankaları ekonomik büyümeyi yumuşatmada başarılı olabildikleri taktirde, hammadde üzerinde yapılan spekülasyonlar da gerileyecektir. Aynı paralelde, gelişmekte olan ülkelere akan sermayede de bir istikrar söz konusu olabilecektir.