Küresel kriz olasılığını düşürmeye çalışalım

ULUSLARARASI finansman yapısı ve kurumları değiştikçe bir boşluk oluştu.

Uluslararası gözetim ve denetim otoritesi olarak IMF’nin rolü azaldı. Buna karşılık, kredi derecelendirme kuruluşları ile uluslararası finans piyasalarındaki aracı kurumların araştırma bölümlerinin önemi arttı. Göreli olarak yeni olan bu oluşumlar sermayenin yönüne öncülük yapabiliyorlar, ama küresel riskleri değerlendirmekte yeteriz kalıyorlar. Çünkü, görevleri bu değil.

Değişmeyi mutlaka "kötü" olarak almak yanlış olur. Ama, bir boşluk oluştuğunu gözden kaçırmak da "yanlış" olur. Boşluğun en önemli tarafı giderek artan uluslararası finansman piyasasındaki riskleri ölçen, değerlendiren ve azaltmaya yönelik rol oynayacak bir kurumun oluşturulamamış olmasıdır. Yani, uluslararası platformda "kriz önleyici" önlemler düşünen, düşünülen önlemleri hayata geçirebilecek kabiliyeti olan bir kuruma ihtiyaç vardır.

OYUNCULAR

Kredi derecelendirme kuruluşları
politika oluşturma ya da politika önerme konumunda olan kuruluşlar değillerdir. Ekonomileri izlerler. Gelişmeleri değerlendirirler. Teorik olarak, bir "iflas olasılığı" (default probability) ölçmeye çalışırlar. Hızla değişen küresel ilişkilerde bunu yapmak söylendiği kadar kolay değildir. Dolayısıyla, kredi derecelendirme kuruluşları genellikle olayların önünde koşan değil, olayları takip eden kuruluşlara dönüşmüşlerdir. Piyasanın iyi işemesinde faydaları yok değildir, ama faydaları abartılmamalıdır.

Türkiye 1994 Krizi’ne girdiğinde, BBB derecesine sahipti. Kredi değerliliğimiz bir krize işaret etmiyordu. Krizden sonra kredi değerliliğimiz kriz olasılığının arttığını söylemeye başladı. Bu çeşit örnekler dünyanın her yerinde yaşandı.

Finans piyasasındaki aracı kurumların araştırma bölümleri satış bölümlerinin destekçisi olarak çalışırlar. Satışla araştırma arasında doğal bir iletişim vardır. Bazen, araştırmanın satışı yönlendirmesi yerine, satışın araştırmayı yönlendirmesi de söz konusu olabilmektedir. Kısa vadeli bakış açıları egemen olabilmektedir. Piyasanın havası bazen araştırmaya yön verebilmektedir. Çünkü, kısa vadede para kazanma güdüsü riskleri ikinci plana atabilmektedir.

Uluslararası Finans Enstitüsü (Institute of International Finance IIF) aslında uluslararası yatırımcıların ülke risklerini daha iyi analiz edebilmelerine yönelik araştırma ve veri tabanı sunmak için kurulmuştu. O dönemden bugüne, kuruluşlar kendi araştırma bölümlerini geliştirdiler. IIF’in bu yöndeki çalışmalarına giderek daha az ihtiyaç duymaya başladılar. IIF rolünü bir ölçüde değiştirdi.

Son dönemlerde, IIF uluslararası platformda bankaların sözcüsü rolünü üstlendi. Basel-II çalışmalarında katkılarda bulundu. Kriz önleme (crisis prevention) ve kriz çözümleme (crisis resolution) sorunlarına eğildi. Kriz önlemeden çok, kriz çözümleme konularında küçümsenmeyecek mesafe de aldı. Öneriler geliştirildi. Ama, konumu itibariyle bu konular IIF’in doğrudan sonuç alabileceği bir iş olmadığından, kriz önleme konusu yine ortada kaldı.

IMF

Konumu itibariyle, küresel riskleri en iyi değerlendirebilecek ve krizleri önleme konusunda ülkeler düzeyinde öneriler geliştirip önerilerin uygulamaya konmasını sağlayabilecek konumda IMF vardır. IMF kaynaklarını bu konulara daha fazla kaydırmak durumundadır. IMF Başkanı Rato’nun da gündeminde bu konu var gibi görünmektedir.

Konu son derece karmaşıktır. Geniş bir alanı kapsamaktadır. Kurumsal gelişmeden, kurumların bağımsızlığına, makro ekonomik politikalardan uluslararası düzeyde finans sisteminin gözetim ve denetimine kadar geniş bir alan "kriz önleme" çalışmasını kapsamaktadır. IMF’nin bu yeni işlevi daha tarafsız bir biçimde başarabilmesi için Amerika’nın IMF üzerindeki göreli ağırlığının da azalması kaçınılmaz olacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları