Küresel gelişmeler ulusal ekonomileri yönlendiriyor

ULUSLARARASI sermaye hareketleri yoğunlaşıp kapsama alanını genişlettikçe küresel ekonomik gelişmeler ulusal ekonomilere yön veren en önemli unsur haline geldi. Bu yargı yalnızca bizim gibi gelişmekte ülkeler için değil, gelişmiş ülkeler için de doğru.

Son yıllarda uluslararası yatırımcıların aldığı tavrın Türkiye ekonomisini nasıl yönlendirdiğini çok yakından izliyoruz. Özellikle AB ile ilişkilerin olumlu yönde gelişip Türkiye’nin uluslararası yatırım haritasına girmesiyle, zaten artan uluslararası sermaye hareketlerinden Türkiye çok daha büyük bir pay almaya başladı. Dolayısıyla, yurt içindeki mali piyasalar uluslararası piyasalarını neredeyse anında takip etmeye başladılar.

ULUSAL POLİTİKALAR

Amerika
’da hisse senedi piyasasının performansını ölçen Dow Jones ya da S&P-500 endekslerinin günlük seyri ile dolar/YTL kuru geçen yılın ekim ayından beri birbirine paralel gidiyorlar. İç gelişmelerden kaynaklanan bazı günlerdeki farklılıklar dışarıda bırakıldığında, bu iki veri seti arasındaki korelasyon katsayısı neredeyse bir olacak.

İç gelişmelerin bu denli küresel gelişmelere endekslenmiş olması yalnızca mali piyasaları değil, reel ekonomileri de çok yakından ilgilendirmeye başladı. Her şeyden önce, uluslararası sermayenin aldığı tutum yurt içindeki ekonomik birimlerin beklentilerini belirleyen önemli etkenlerden biri oldu. Bu gelişmelerin paralelinde, ekonomi politikalarının etkinlikleri farklılaşmaya başladı.

Örneğin, geçmişteki "sıkı para politikası" ile göreli olarak aynı derecedeki bugünkü sıkı para politikasının makro ekonomik etkileri farklı olmaya başladı. Yurt içinde para arzının daraltılması uluslararası sermayenin ülkeye girişinin yoğunlaşmasıyla etkisiz hale gelmeye başladı ya da daha az etkili olmaya başladı. Ekonomiyi yavaşlatıcı yönde alınan önlemler eskisi kadar ekonomiyi yavaşlatmamaya başladı. Makro ekonomik ilişkileri etkileyen "para arzı" yalnızca ulusal paranın arzı ile sınırlı olmaktan giderek çıkıyor.

Bütün bu gelişmeler enflasyonla mücadeleyi bütün ülkelerde zorlaştırdı. Türkiye’de enflasyonun yüzde 80’lerden yüzde 10’lara indirilmesinde uluslararası sermaye akımları çok yardımcı oldu. Ama, gelinen noktada, enflasyonu daha da aşağı çekmek için gerekli olabilecek "ekonomik büyümenin yavaşlatılması" eldeki ekonomi politikası araçlarıyla artık eskisi kadar kolay değil. Yurt dışının tutumu da önemli.

Uluslararası sermaye akımları alan ülkelerde, para ikamesi olmasa dahi, para arzı tanımı giderek değişmeye başladı. Yabancı para oluk gibi akarken, yerli parayı sıkmak işe yaramayabiliyor. Kamu sektörünün talebinin kısıldığı bir dönemde çok olumlu beklentilerle özel kesim talebi artıp ekonomideki toplam talep artmaya devam edebiliyor.

SORUN AYNI

Önemli ölçüde Amerika da bu sorunu yaşıyor
, Avrupa ekonomileri de. Aynı paralelde Türkiye gibi ülkeler de benzer sorunu yaşıyorlar. Son dört-beş yıldır döviz kurlarının düşmemesi, hatta artması için beklentilerin bozulmasından başka bir çarenin olmadığı bir dönem yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.

Artık, ekonomik büyümenin, iç talebin ve enflasyonun ne yönde gideceği de büyük ölçüde, eldeki politika araçlarının ne yönde kullanılacağı kadar, beklentilerin ne yönde şekilleneceğine de bağlı olmaya başladı. Beklentiler ise yalnızca yurt içindeki değil, belki de daha önemli bir biçimde, yurt dışındaki (küresel) ekonomik birimlerin tutumlarıyla oluşmaya başladı.
Yazarın Tüm Yazıları