Bu günlerde yazacak çok konu var. Ama, yazılanların birkaç saat içinde eskimesi olasılığı da çok fazla.
Küresel krizin en kritik dönemeçlerinin birinden geçiyoruz. Olaylar çok hızlı ilerleyebiliyor.
Dünkü yazıda, güven krizi çıktığında mevduat bankalarında konsolidasyonun mevduat sahipleri tarafından zorlandığını, yatırım bankalarında ise konsolidasyonun hissedarlarca sağlandığını belirtmiştim. Amerika’da şimdilik ikincisinin olduğunu, ama birincisine de sıra gelebileceğini yazmıştım.
HERKES AYNI GEMİDE
İkinciden birinciye giden yolda çok hızlı ilerleniyor. Paralarını alıp gidecek kadar henüz mevduat sahiplerinin sinirleri bozulmadı. Ama, para piyasalarında yatırım fonları yoluyla servetlerini değerlendirenlerin sinirleri bozulmuş durumda. Gelişmiş ülkelerde yalnızca hisse senedi piyasalarından değil, yatırım fonlarından da çıkışlar hızlandı.
Özellikle Amerika’da küçük yatırımcıların kaygısı arttı. Krizde gelinen bu aşama tahribatın daha da büyüyebileceği olasılığını artırıyor. Mevzuata yönelik engellerin olmadığı yatırım araçlarından küçük yatırımcılar çıkmaya başladı.
Bu gelişmelerden Türkiye gibi tüm gelişmekte olan piyasalar nasibini alıyor.
Yatırım fonlarından çıkış hızlandıkça, yatırımcıların paralarının ödenmesi için fonların elinde bulunan yatırım araçları satılıyor. Nakde dönülüyor. Fonların elindeki yatırım araçlarından bazıları gelişmekte olan ülkelerin hisse senetleri ve bonoları. Ülke riskinden bağımsız, ülke ekonomisindeki gelişmelerle hiç ilgisi olmadığı halde, fonlar gelişmekte olan ülkelerden mecburen çıkmak zorunda kalıyorlar.
Sonuçta, gelişmekte olan ülkelere yönelik bir satış baskısı giderek yoğunlaşıyor. Uluslararası portföyü olan yatırım fonlarına girenin olmadığı, çıkışların yoğunlaştığı bir ortamda, gelişmekte olan ülkelerin piyasaları da karışıyor. Hisse senedi fiyatları düşüyor. Kurlar fırlıyor. Faizler artıyor. Kısacası, son günlerde Türkiye’de gözlenen tüm gelişmeler tüm gelişmekte olan ülkelerde yaşanıyor.
KURTULAMIYORUZ
Gelişmekte olan ülkeler grubunda geçen aya kadar "en iyi performans" sergilediği düşünülen Brezilya’da geçen ay sonundan bu yana borsa yüzde 17.5 düşerken, kurlar yüzde 14 arttı. Arjantin’de borsa yüzde 16 düştü. Meksika borsası yüzde 11 geriledi. Hong Kong borsası yüzde 17 değer kaybetti. Güney Kore parası birkaç haftadır zaten değer yitiriyordu. Son üç gündür Rusya borsası kapalı. Yatırımcıların Rusya’dan çıkması böylece engellenmiş oldu.
Rusya’dan paralarını kurtaramayan fonların başka ülkelerdeki varlıklarını satmaya zorlanması da diğer gelişmekte olan piyasaları zorladı.
Küçük ya da büyük, tüm yatırımcılar sakin liman arıyor. Bu nedenle bir ay vadeli Amerikan hazine bonosunun getirisi neredeyse sıfıra düştü. Altın fiyatı fırladı.
Kriz artık gelişmiş ülkelerin sermaye piyasalarındaki küçük yatırımcılara sıçramış durumda. Doktorlar, avukatlar, emekliler ve emekliliği yaklaşanlar kaygılı. Krizin idaresi çok daha zor bir döneme girdi.
Daha çok kurumsal yatırımcıları yatıştırabilecek önlemler genelde küçük yatırımcılar için çalışmaz. Örneğin, Amerikan Merkez Bankası’nın diğer dört büyük merkez bankası ile açıkladığı ortak hareket etme planı küçük yatırımcıyı ilgilendiren bir konu değil. Bu çeşit önlemler gerekli olabilir, ama piyasaları birkaç saat ya da birkaç gün yatıştırabilir. Halbuki, şimdi, küçük yatırımcılar yıllarca yaptıkları birikimlerinin peşindeler.
"Benim param sağlamda mı?" sorusu sorulmaya başlandığında, finansal sistemde yeni batışlar kaçınılmaz oluyor. Şimdilik, gelişmiş ülkelerde bu yolda ilerliyoruz. Bu arada, bizim gibi ülkeler de dayak yemeden kurtulamıyor.