DALGALI kura geçtiğimiz günlerde bankacılık sektörünün üstlendiği kur riski sermayelerinin birkaç katıydı.
Döviz kurları fırladı. Dövizde açık pozisyon taşıyan bankalar zarar ettiler. Sermayelerini yitirdiler.
Üstlendikleri zararı durdurabilmek için döviz alımına yönelip yeniden döviz kurlarını fırlatmasınlar diye, Hazine, TL cinsinden çıkardığı devlet iç borçlanma senetlerini isteğe bağlı olarak döviz cinsinden ya da dövize endeksli devlet iç borçlanma senetleri ile değiştirdi. Takas yaptı.
Yapılan takas işlemiyle bankaların almış oldukları kur riskini devlet üzerine almış oldu. Takas yapıldığında dolar kuru 1 milyon 150 bin lira civarındaydı. Bugün ise 1 milyon 300 bin lira civarında. Kur fazla değişmedi. Bankaların dövizde açık pozisyon alarak sağlayacağı karları Hazine borçlanma maliyetini azaltarak elde etmiş oldu.
SESSİZ REKABET
Döviz kurunun iki buçuk yıl evveline göre fazla değişmemiş olması ekonomide kur riskinin gerçekleşme olasılığını artıran bir olgudur. Dolayısıyla, iyi bir portföy yöneticisi olarak, Hazine, 2001 yılının yaz aylarından beri üstlendiği kur riskinden yavaş yavaş kurtulmak istiyor.
Bu amaçla geçenlerde bir takas ihalesi daha yapıldı. Bu kez, Hazine döviz üzerinden olan borçlarını Türk Lirası'na çevirmek istedi. Fakat, ihale için koyduğu azami takas miktarının ancak üçte birini gerçekleştirebildi.
Hazine'nin kur riskinden kurtulması demek bankacılık sektörünün ya bu kur riskini üstlenmesi ya da Hazine ile takas ettiği TL karşılığı döviz alacakları kadar piyasadan döviz alması anlamına geliyor. Ama, bankalar da en az Hazine kadar iyi portföy yöneticisi durumundalar.
Görünüşe göre, bankacılık sistemi ne daha fazla döviz riski almak istiyor ne de döviz riski almamak için Hazine'den takas ettiği döviz alacakları kadar piyasaya girip döviz alımları yoluyla kurları yükseltmek istiyor. Dolayısıyla, Hazine'nin dövizden TL'ye yapmaya çalıştığı takasa bankalar fazla rağbet etmiyor.
2001 yılında yapılan takasa konu iç borçlanma senetlerinin bir kısmı bu yılın yaz aylarında itfa edecek. Dengeler değişmediği taktirde, bankalar döviz alacaklarının itfa etmesiyle döviz varlıklarını TL'ye geçmeye çok fazla razı olmayacaklar. Yani, kur riskinin kim tarafından üstlenileceği konusunda Hazine ve bankalar arasında piyasada sessiz bir rekabet yaşanacak.
ÇAPA İHTİYACI
Hazine'nin kur riskinden kurtulmak yönünde ısrar etmesi TL faizlerini artırıcı bir etken olacaktır. Belli bir faiz düzeyinde, bankalar dövizde açık pozisyon almaları için teşvik edilmiş olacaktır. Bu kez de, bankalar üzerine BDDK tarafından konulan sınırlamalar sorun olmaya başlayacaktır.
Bu yapıda, devletin daha bir süre döviz riski ile yaşaması kaçınılmaz görünmektedir. Devletin iç borçlanmada döviz riski taşıması saatli bir bombanın üzerinde oturması gibidir. Uzun süre bankalar bu saatli bombanın üzerinde oturmuşlardı. Sonunda, bomba patlamıştı. Şimdi, devletin, patlatmadan saatli bombanın üzerinde oturmaya çalışması gerekmektedir.
Ekonomideki dengeleri bozmayacak şekilde devletin ekonomi politikaları uygulamasının bir zorunluluğu da bu alandan gelmektedir. Bu şartlarda, ekonomi politikalarından sapılmayacağı yönünde bir çapanın varlığı daha da önemli hale gelmektedir. Konunun önemi kur riskinin bankaların üzerine atılmasıyla değişmemektedir.