MERKEZ Bankası’nın artık geleneksel hale gelen ikilemi yeniden depreşiyor. Döviz kurlarının daha fazla düşmesini mi engellemeye çalışacak, yoksa Merkez Bankası parasal kontrolü elden bırakmadan enflasyonu indirmeye mi odaklanacak? Belli bir noktadan sonra bu iki hedefin birbiriyle çeliştiği biliniyor.
Dolar kuru yeniden 1.32 düzeylerine geriledi. Geçen yıl ortasında yaşanan çalkantıdan önce de bu düzeylerdeydi. O dönemde Merkez Bankası yoğun döviz alımlarıyla döviz kurlarının daha da düşmesini engellemeye çalıştı. Ama, bu yolla zayıflayan parasal kontrol enflasyon üzerine olumsuz etki yaptı.
Piyasalardaki yaşanan çalkantılar döviz kurlarının yükselmesine yönelik olarak önce "ilaç" sanıldı. Sonunda ortaya çıktı ki, yükselen döviz kurlarıyla beraber enflasyon da yükselebiliyor. Bir yandan parasal genişleme, diğer yandan yükselen döviz kurlarıyla enflasyon hedefi ıskalanmış oldu.
GEVŞEME
Bu yıl da Merkez Bankası döviz alımları yapıyor. Ödemeler dengesi istatistiklerine göre, yılın ilk üç ayındaki Merkez Bankası döviz rezervleri artışı yaklaşık geçen yıl aynı dönemde gerçekleştirilen döviz rezervleri artışı düzeyinde.
Geçen yıl ortasında sıkılaştırılan parasal ortam yıl sonundan bu yana nominal olarak biraz gevşedi. Merkez Bankası’nın toplam bilanço büyüklüğü, ekim ayına kadar gerilerken, bu yılın nisan ayı itibariyle, aylık ortalamalar bazında, geçen yıl haziran ayında ulaştığı düzeyi aşmış durumda.
Aylık ortalamalar bazında, geçen aralık ayına göre, Merkez Bankası Parası (Merkez Bankası’nın piyasaya olan toplam YTL yükümlülükleri) bu yılın nisan ayı itibariyle 3.6 milyar YTL artmış durumda. Artışın 2.8 milyar YTL’si Merkez Bankası’nın döviz alımlarından kaynaklanırken, 850 milyon YTL’si YTL işlemleri yoluyla gerçekleştirilmiş. Kısacası, günlük döviz alımları yoluyla Merkez Bankası’nın döviz kurlarının daha da düşmemesine yönelik bir çabası söz konusu. Parasal genişlemenin dörtte üçü bu kalemden geliyor.
Son haftalarda, piyasada hem YTL likiditesi arttı hem de döviz kurları düşme eğilimine girdi. Merkez Bankası’nın açık piyasa işlemleri yoluyla piyasadan çektiği (borçlandığı) fazla likidite geçen hafta başı itibariyle 10 milyar YTL’yi geçmişti. Merkez Bankası kendi bastığı parayı borçlanmadan fazla likiditeyi çekmek istese, piyasadan döviz alımı değil, piyasaya döviz satması gerekmektedir.
Yani, kalıcı parasal kontrol döviz kurlarının daha da düşmesi yönünde bir işlev görecektir. Döviz kurlarının düşmesini engellemeye çalışmak ise piyasadaki fazla likiditeyi daha da fazlalaştıracaktır.
SIKI DURUŞ
Bütün bu gelişmeler kur mu, yoksa enflasyonu düşürmek mi öncelikli sorusunu yeniden gündeme getirmektedir. Merkez Bankası açısından, ülke ekonomisinin çıkarı da buna paraleldir, enflasyonu düşürmek, hem de hızlı bir biçimde düşürmek, öncelikli bir konudur. Bu alanda yapılacak hatalar Türkiye ekonomisine ileride çok daha acı çözümlere doğru yönlendirebilecektir.
Bu şartlarda, Merkez Bankası’nın döviz kurlarının daha fazla düşmemesi için çaba göstermesi enflasyonda yeni sürprizler yaratabilecektir. Kısacası, böyle bir yaklaşım "sıkı duruş" olmayacaktır. Sıkı duruş yalnızca faizleri düşürmemek ya da artırmak değildir. Bilanço büyüklüğünün kontrolü de, orta dönemde en az faizler kadar önemlidir.