Korumacılık çözüm olmamalı

ESKİDEN "enflasyon merkez bankalarının işidir" denirdi. Son yıllardaki deneyimler, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, enflasyonun piyasaların insafına kalmış bir makro ekonomik veri olduğunu gösteriyor.

Gelişmiş ülkelerde mali piyasalardaki araçların çeşitliliğinin artması ve piyasaların giderek daha da derinleşmesi merkez bankalarının fiyat istikrarı üzerindeki kontrollerini zayıflattı. Gelişmekte olan ülkelerde uygulanan "dalgalı kur" sistemi ise, uygulandığı biçimiyle, enflasyonun kaderini sermaye hareketlerinin yönüne teslim etmiş görünüyor.

Her iki ülke grubundaki gelişmeler korumacılık eğilimlerini artırıyor. Çözümsüzlüğün çözümü korumacılıkta aranıyor.

GELİŞMİŞLER

İngiltere Merkez Bankası
2003 yılından bu yana belirli aralıklarla kısa vadeli faizleri artırıyor. Enflasyon hedefi yıllık yüzde 2 olduğu halde, İngiltere’de enflasyon yüzde 3 civarında dolaşıyor. Faiz artırımları işe yaramıyor mu?

Amerika’da resmen açıklanan belli bir enflasyon hedefi yok. Ama, enflasyonun yüzde 2 olması umuluyor. Enflasyonist baskılarla mücadeleye yönelik olarak Amerikan Merkez Bankası da faizleri hatırı sayılı ölçüde artırdı. Buna rağmen, enflasyon yüzde 3’ün altına inmekte direniyor. Temel enflasyon dedikleri büyüklük ise faizler yüzde 1 iken de yüzde 2.5 civarındaydı, faizler yüzde 5.25’e geldiği halde, yine yüzde 2.5 civarında dolaşıyor.

Faizlerin vade eğrisi ters döndüğünde (kısa vadeli, faizlerin uzun vadeli faizlerden daha yüksek olması), ekonomik durgunluk beklenirdi. Son iki yıldır birçok gelişmiş ülkede vade eğrisi ters olduğu halde, ekonomik durgunluktan söz etmek olanaksızdır.

Bütün bu gelişmeler gelişmiş olan ülkelerde merkez bankasının fiyat istikrarı üzerindeki etkisini doğal olarak sorgulatmaktadır. Kabahat genellikle finans piyasalarındaki yeni buluşlara, yeni araçlara ve sermaye hareketlerindeki oynaklıklara bulunmaktadır. Piyasaların gözetim ve denetimi adına korumacılık eğilimleri öne çıkmaktadır.

GELİŞMEKTE OLANLAR

Gelişmekte olan ülkelerde de durum çok farklı değildir
. Sermaye hareketlerindeki oynaklıkların neden olduğu döviz kurlarındaki kıpırdanmalar gelişmekte olan ülkelerde doğrudan enflasyona yansımaktadır. Döviz rezervlerini koruma güdüsü ve dalgalı kur sistemine bağlı kalma altında, merkez bankaları durumu seyretmektedirler.

Tek haneli rakamlara gelmişken, 2002 yılında Brezilya’da enflasyon birden bire yüzde 15’lere fırlamıştır. Enflasyon hedeflemesi alt-üst olmuştur. Daha yeni enflasyon yüzde 5’in altına gerileyebilmiştir. Bu gelişmelerin arkasında sermaye hareketlerindeki oynaklık vardır.

Güney Afrika da benzer bir deneyimden geçmiştir. 2002 yılında Güney Afrika’da da enflasyon yüzde 2’lerdeyken, yüzde 12’yi geçmiştir. 2006 yılının ortasına kadar enflasyon yüzde 3’lerde seyrederken, yıl ortasındaki çalkantılarla enflasyon yüzde 6’ya yaklaşmıştır.

Türkiye’de benzer bir olayı yaşadık. Açık enflasyon hedeflemesine geçilen ilk yılda sermaye hareketlerinin azizliğine uğradık. Hedef enflasyon yüzde 5 olduğu halde, geçen yılın ortasında yaşanan çalkantıyla beraber yıllık enflasyon yüzde 10 civarında gerçekleşti.

Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde yaşanan bütün bu deneyimler merkez bankalarının hem iş yapış şeklini hem de fiyat istikrarını oluşturma ve koruma konusundaki itibarını zedelemektedir.

Bir şeylerin değişmesi gerekmektedir. Ama, korumacılık çözüm diye düşünülmemelidir. Çünkü, korumacılık herkesi daha kötüde buluşturmak anlamına gelir. Çözüm, değişen şartlarda ekonomi politikalarının tepkisinde aranmalıdır diye düşünüyorum.
Yazarın Tüm Yazıları