İLK duyulduğunda çelişkili de gelse, aslında, merkez bankası başkanları, iktidardan daha fazla, muhalefetten destek gördüğü zaman başarılı sayılırlar. FED Başkanı Alan Greenspan böyle bir başkandı.
İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki yirmi yıl dışarıda bırakılırsa, Alan Greenspan’in FED Başkanı olduğu on sekiz yıl, Amerika’nın tarihindeki sayılı bu denli uzun fiyat istikrarı içinde kesintisiz büyüme dönemi olmuştur. Bir merkez bankası için bu büyük bir başarıdır. Bu başarıda, FED’in ve onunla özdeşleşen Greenspan’in payı küçümsenemez.
KİMİN SÖYLEDİĞİ ÖNEMLİ
Greenspan hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Başkanlar döneminde görev yaptı. Onu Reagan seçmişti. Şimdi, dördüncü başkan ile çalışıyor. Demokrat Başkan döneminde Cumhuriyetçiler ekonomik başarının arkasında Greenspan’i gördüler. Cumhuriyetçi Başkan döneminde de, Demokratlar Greenspan’i ekonomik başarının mimarı olarak kabul ettiler.
Kongre’nin tümünden destek alan bir FED Başkanı olarak Greespan’in işi oldukça kolaylaştı. Kamuoyunu ikna etmek zorunda değildi. Aksine, kamuoyu onun söyledikleri ile ikna olmaya hazırdı.
O kadar ki, iki yıl önce, daha faizleri artırma sürecine girilmemişken, Greenspan faizlerin piyasaları rahatsız etmeyecek bir biçimde artırılmasının zamanı geldiğini ima etmeye başladığında, açıkça faizlerin artması gerektiğini telaffuz eden ilk siyasi, Hazine Bakanı Snow olmuştu. Bir Maliye Bakanı’nı bir merkez bankası başkanının böyle konuşturması başarının da üzerinde bir olgudur.
1990’larda IMF’nin sermayesinin artması gündeme gelmişti. Yüzde 18’den fazla paya sahip olan Amerika uzun süre bu konuya sıcak bakmadı. Dünya ekonomilerindeki çalkantılar ve IMF’nin giderek ‘kriz idaresi’ işlevinin öne çıkması, sonunda Clinton İdaresi de ikna edildi. Amerika da IMF’nin sermaye artışına olumlu bakmaya başladı. Amerika’nın IMF’nin sermaye artışına katılması Kongre’nin onayına sunuldu.
Kongre’de Bütçe Komisyonu’nda Hazine Bakanı olarak Rubin ve Amerika’nın IMF’deki Guvernörü olarak Alan Greenspan Kongre üyelerinin konu hakkındaki sorularını yanıtlıyorlardı. Rubin bir türlü Kongre üyelerini IMF’nin sermayesinin artması konusunda ikna edemedi. Tartışma o hale geldi ki, ‘bizim paramızla IMF olmadık ülkelere yardım yapıp Amerika karşıtı, solcu ve terörist milletleri besliyor’ diyen Kongre üyelerinin saçmalıkları arasında öneri reddedilme aşamasına geliyordu.
O ana kadar hiçbir şey söylemeden yerinde oturup işin giderek çıkmaza girdiğini gören Alan Greenspan elini kaldırıp söz aldı. ‘Kaygılarınızı anlıyor ve saygı duyuyorum, ama, IMF’nin önerilen sermaye artışına Amerika’nın katılması Amerika’nın ekonomik ve siyasi çıkarları açısından hayatı önemdedir’ deyip sustu.
Az evvel tasarıya itiraz eden tüm Kongre üyeleri ‘bunu daha önce neden söylemediniz Mr. Greenspan’ deyip tasarıya olumlu oy verdiler. Farklı cümlelerle aynı şeyleri Rubin de söylemişti. Ama, çoğu zaman ne söylendiği kadar, kimin söylediği de çok önemli olmaktadır. Greenspan kendini böyle bir konuma getirmeyi başarmıştı.
GÖLGESİ KALACAK
Yalnız Amerika’da değil, tüm dünyada, Greenspan konuştuğunda, herkes dinler. FED Başkanı tüm dünya için önemlidir. Ama, Greenspan’in, bu konumunun da üzerinde bir ağırlığı olmuştur.
Amerika şimdi bu alışkanlıkla yeni bir FED Başkanı arayışı içinde. Yeni Başkan kim olursa olsun, Greenspan’in gölgesi hep FED’in ve yeni başkanın üzerinde olacaktır. Greenspan’in elde ettiği konum yeni başkanın işini zorlaştıracaktır.