TÜRKİYE ekonomisinden gelen çoğunlukla olumsuzluğa işaret eden sinyallerin iyi irdelenmesi gerekiyor. Sinyallere doğru tepkiler verilmesi şart. Aksi taktirde, son altı yıldır ekonomide yaşanan olumlu hava dağılabilir.
1. Ekonomik büyüme yavaşlama eğilimine girdi.
2. Tarım üretimi düştü. Düşüşün tümünü kuraklığa bağlamanın doğruluğu tartışılır. Son yıllarda giderek düşen tarımdaki istihdamın üretim üzerindeki etkisi iyi analiz edilmeli.
3. Dış ticaret açığındaki artış hızı ekonomik büyümedeki düşüşe paralel gerçekleşmiyor. Aynı üretim düzeyi için daha fazla ithalat gereksinimi artarak devam ediyor. Ara malları ithalatı artışında, ekonomik büyüme yavaşladığı halde, bir yavaşlama gözlenmiyor. Aksine, tüketim ve yatırım malları ithalatı artış eğilimine girdi.
4. Cari transferler ve turizm gelirleri bu yıl geçen yıla göre daha iyi olduğu halde cari işlemler açığı dış ticaret açığına paralel bir biçimde artmaya devam ediyor.
5. Enflasyon hedefin iki katının üzerinde gerçekleşiyor.
6. Bekletilen kamu zamlarının yapılması ve bozulan beklentilerle yüksek enflasyonun bir süre daha yüksek seyretmesi doğal karşılanmalı.
7. Kamu kesimi talep büyümesi yılın ilk dokuz ayında seçimler nedeniyle çok yüksek gerçekleşti (yüzde 11.5). Ama, özel kesim talep büyümesinde geçen yılın son çeyreğine göre bir hızlanma söz konusu.
8. Dış piyasalar rahatsız. Sanıldığı gibi, cari işlemler açığı bu yıl bono ve hisse senedine gelen sıcak para ile değil, yurt dışı borçlanmalar ve doğrudan yabancı sermaye girişleriyle finanse ediliyor. İlk dokuz ayda bono piyasasına gelen yabancı mali sermaye 3.6 milyar dolar oldu. Net doğrudan yabancı sermaye girişi 14.3 milyar dolar, yurt dışı net borçlanma ise 23.7 milyar dolardı.
RİSKLER
Bu resim bazı risklerin giderek arttığına işaret ediyor.
1. Yurt dışı piyasalardaki rahatsızlık devam edecek gibi görünüyor. Başta Çin olmak üzere enflasyon küresel bazda artma eğilimi göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde ekonomik durgunluk uluslararası yatırımcıların sinirlerini bozabilecektir.
2. Yabancı yatırımcılar gözünde Türkiye’yi cazip kılan en önemli unsur ekonomik büyümenin yüksekliğiydi. Cari işlemler açığının geldiği boyut o denli vurgulanmıyordu. Düşen büyüme ile dış açıklar daha fazla göze batacaktır.
3. Son yıllarda yüksek ekonomik büyümeden zaten nasibini almadığını düşünen kesimleri daha da kötü durumda bırakmamak için kamu finansmanı daha da bozulabilir. En azından, gelecek yıl için planlanan kamu finansmanındaki sıkılaştırma rafa kalkabilir.
4. Önümüzdeki dönemde ekonomik büyümeye katkı yapması için Merkez Bankası tarafından faizlerin indirilmesi yönündeki baskılar artabilir. Para politikası enflasyon odaklı olmaktan çıkıp büyüme odaklı hale gelebilir. Zaten şimdi de bir ölçüde böyle oluyor.
Bütün bunların anlamı daha düşük büyüme ve daha fazla enflasyondur. İşin boyutu ise yapılacak yanlışlara ve/veya atılacak doğru adımlara bağlıdır.