Kamu kesimi finansman hedefi

KAMU kesimi finansman hedeflerinde uzun süredir faiz dışı fazla kalemine takıldık. Kamu borç dinamiğinin bozulduğu dönemde bu yaklaşımın bir mantığı vardı. Ama, gelinen noktada, faiz dışı fazla kalemini hedeflemeyi sürdürmek, gerekli olmaya devam etse de, artık yetersiz kalabilecektir.

Kamu kesimi borçlarının milli gelire oranını düşürme yönünde gösterilen çabalarda faiz dışı fazlanın göreli büyüklüğü önemli bir parametreydi. Bu parametre hem bütçedeki faiz dışı fazlayı hem de kamu iktisadi kuruluşlarındaki (KİT) faiz dışı fazlayı kapsıyordu.

Kárlı kamu kuruluşlarının özelleştirilmesiyle kamu kesiminde önceden belirlenen faiz dışı fazla hedefini (milli gelirin yüzde 6.5’i) tutturtmak şimdi doğal olarak zorlaşacak. Bu şartlarda, ya bütçedeki faiz dışı fazlanın artması gerekecek ya da KİT’lerde daha fazla tasarrufa gitmek kaçınılmaz olacak.

FAİZ DIŞI FAZLA

Bütçede faiz dışı fazlanın artırılması yönünde özellikle harcamalar tarafında çok fazla esneklik kalmadı
. Gelirlerin artırılması yönünde de şimdiye kadar hep dolaylı vergilere yüklenildiğinden, o alanda da daha fazla vergi artırımları kayıt dışını daha da fazla özendirme anlamına gelecektir.

Dolayısıyla, KİT’leri daha fazla karlı hale getirmekten başka çıkar yol görünmemektedir. KİT’leri kısa dönemde daha fazla karlı hale getirmek ise KİT’lerin ürettiği malların fiyatlarına zam yapmak anlamına gelmektedir. Birçok açıdan, böyle bir yol hükümetin işine gelmemektedir. Bu şartlarda, faiz dışı fazla hedefi kağıt üzerinde korunsa da dahi, önümüzdeki yıllarda hedefi yakalamak olanaksız görünmektedir.

Kamu kesimi için hedeflenen milli gelirin yüzde 6.5 oranındaki bir faiz dışı fazlanın önümüzdeki yıllarda tutturulmaması ekonomik istikrardan sapıldığı anlamına gelmemektedir. Özellikle, özelleştirilen KİT’lerin tasarruf fazlası kadar bir büyüklüğün biraz altında toplam kamu tasarrufunun düşmesi doğal karşılanmalıdır. Bu gelişme özelleştirme hamlesinin doğal bir sonucudur. 1970’li yıllarda aynı olguyla İngiltere de tanışmıştı.

BÜTÇE AÇIĞI

KİT dengesi yanında artık toplam bütçe açığı
da kamu kesimi finansmanının birinci hedeflerinden olmalıdır. Yani, bütçe içinde tasarlanan faiz harcamaları da önemli olmalıdır. 2001 yılından bu yana bütçe hedefleri olumlu yönde aşılmıştır. Çünkü, faiz harcamaları hedeflenenin altında kalmıştır. Faiz harcamalarının hedeflenin altında kalmasının arkasında faizlerin beklenenden hızlı düşmesi ve döviz kurlarının beklenenden daha az artması ya da hiç artmaması vardır.

Gelinen noktada, kamu borç stoku hem faizlere hem de döviz kurlarına duyarlı hale gelmiştir. Bundan sonra hem döviz kurlarının hem de faizlerin yukarı yönde hareket etme riski aşağı yönde hareket etme riskinden daha fazladır. Dolayısıyla, toplam bütçe açığı üzerine koyulacak bir hedef mali piyasalardaki fiyat hareketlerine de duyarlı olacaktır.

Bütçe açığı üzerine konacak hedefin faizlere ve döviz kurlarına duyarlı olması hükümetin Merkez Bankası üzerine olası baskısını artırabilecektir. Ama, aynı şekilde, faizleri ve kurları yukarı yönde hareket ettirebilecek uygulamalardan hükümetin uzak durması da söz konusu olabilecektir.

Mali piyasalar üzerinde kamu kesiminin egemenliğinin zayıflatılmasının tek yolu kamu borcunun göreli büyüklüğünü azaltmaktır. Kamu borcunun gelişimi ise bütçe açığının göreli büyüklüğüne bağlıdır. Bu açıdan, faiz dışı fazla hedefi yanında bütçe açığının göreli büyüklüğünü de istikrar programının öncelikli hedeflerinden biri yapmak kaçınılmazdır.
Yazarın Tüm Yazıları