DIŞ borç ödeme krizleriyle, ‘çevrilebilir dış borç’ kavramı iktisatçılar arasında popüler kavramlardan biri oldu. Gelişmekte olan ülkelerdeki finans piyasası reformlarıyla, dış borçların yanında devletin yurt içinde borçlanmaları da kolaylaştı.
Bu kez, ‘iç borç krizi’ kavramı gündeme geldi. Kamunun mali piyasalardaki ağırlığı (fiscal dominance) iktisatçıların diline dolandı.
Kamu burçlarının ağırlığı çeşitli şekillerde ölçülebilir. En kaba ölçümle, kamu borçlarının milli gelir içindeki payı kamu borçlarının göreli boyutunu gösterir. Belki daha iyi bir gösterge, kamu borçlarının vergi gelirlerine oranıdır. Çünkü, gelecekteki vergilerle borçların ödeneceği gerçeği kamu borçlarının göreli büyüklüğünü daha iyi yansıtabilir. Ama, kamu borç stokunun göreli ağırlığını anlayabilmek için bütün bu ölçüler yeterli olmayabilir. Borçların vadesi ve borçlanılan piyasanın büyüklüğü de önemli parametrelerdendir.
BORÇ STOKU
Daha ayrıntıya girildiğinde, kamu borçlarının göreli ağırlığını belirleyen unsurlardan biri de borçların ortamla vadesidir. Ortalama borç vadesi 10 yıl olduğunda, bu borcu çevirmenin mali piyasalar üzerindeki etkisi borç vadesinin bir yıl olmasına göre çok farklı olacaktır. Tüm borç stokunun yüzde 10’unu bir yıl içinde çevirmekle tümünü çevirmek zorunda kalmak farklı olgulardır.
Örneğin, bazı Avrupa ülkelerinde, Avrupa Birliği normlarına aykırı olarak kamu borçlarının milli gelirlerine oranı yüzde 100’ün üzerindedir. Bizde bu oran yüzde 100’e geldiğinde devlet borçlarının yeniden yapılandırılması konuşuluyordu. Halbuki, o ülkelerde kamu borçlarının mali piyasaları esir ettiği hiç konuşulmuyor. Çünkü, o ülkelerde borçların vadesi çok uzun. Bir yıl içinde vadesi gelen borçlar için yeni borçlanma yapmak milli gelirlerinin göreli olarak küçük bir oranı.
Japonya’da kamu borcu milli gelirlerinin yüzde 160’ına dayanmıştır. Bu oran Yunanistan’da yüzde 109, İtalya’da yüzde 106 ve Belçika’da yüzde 95 civarındadır. Avrupa Birliği’nin 25 ülkesinde toplam kamu borcunun milli gelire oranı 2004 yılında yüzde 63 olmuştur. Bu ülkelerin çoğunda bankacılık sisteminin büyüklüğü milli gelirlerinin birkaç katıdır.
İŞ BİTMEDİ
2001 yılında kamu borçlarının milli gelirimize oranı yüzde 100 civarına gelmişti. Kamunun toplam brüt borçları vergi gelirlerinin 4.8 katıydı. Hazine’nin iç borçlanmaya ödediği ortamla faiz yüzde 99’du. Toplam borçlanmaların ortamla vadesi 250 gün idi. Yani, Hazine her yıl toplam iç borçlarını ödeyebilmek için aynı yıl içinde borç stokunun 1.3 katı kadar borçlanmak durumunda kalıyordu. Kamu borçlarının mali sistemi esir etmesi buydu. Kamunun ek kaynak ihtiyacı bankacılık sisteminin yarattığı kaynaklardan daha büyüktü.
2001 yılından bu yana kamu borç stokunda küçümsenmeyecek bir değişiklik yaşandı. 2004 yılından sonra toplam kamu borçlarının milli gelire oranı yüzde 75’in altına düştü. Brüt kamu borçları vergi gelirlerinin 3 katına indi. İç borçlanmaların ortamla vadesi 730 güne çıktı. Yani, Hazine artık toplam iç borçlarının yarısını bir yıl içinde yeniden borçlanmak zorunda. Borçlanmaların ortamla faizi de yüzde 16.5’e (Ocak-Kasım 2005 dönemi) geriledi.
Türkiye ekonomisinde kamu borçluluğunun göreli ağırlığı son yıllarda azaldı, ama yok olmadı. Kamu sektörü hala göreli olarak çok borçlu durumdadır. İç borçların ortalama vadesi hala kısadır. Bankacılık sisteminin toplam büyüklüğü hala milli gelirimizin yüzde 70’i civarındadır. Dolayısıyla, doğru yönde ilerleme sağlanmaktadır, ama işin sonuna gelinmiş değildir. Bu nedenle de kamu sektörünün tasarruflarını artırması ekonomi politikalarını oluştururken hala önemli bir gündem maddesidir.