HALK Bankası’nın nasıl özelleştirileceği son günlerde gündemi meşgul eden konulardan biri oldu. Blok satış yoluyla özelleştirilmesi düşünülürken, şimdi Halk Bankası’nın yüzde 25 hissesinin halka açılmasına karar verildi.
Bir kamu kuruluşunun yüzde 25’inin halka açılması özelleştirme değildir. Halkın parasını devlete aktarmaktır. Gerçek özelleştirmeyi engellemek ya da geciktirmek anlamına gelir. Bu yolla Banka’nın idaresi hala kamuda olmaya devam edecektir.
Daha sonra geri kalan hisseler blok olarak bir yatırımcıya satıldığında, Borsa yatırımcılarına çağrı yapılırsa, baştan blok satış yapılarak devlete gidecek artı değer bu kez Borsa yatırımcılarına gidecektir. Buna da Borsa’nın gelişmesi diyoruz!
Bir başka açıdan, banka hisselerinin bugünkü yapı içinde halka arz edilmesinin çeşitli sakıncaları vardır. Bu yol da halkı tokatlamak anlamına gelmektedir. Bir başka yazıda bu konuyu yeniden gireceğim.
OLMASI GEREKEN
Halk Bankası’nın özelleştirilmesine asıl muhalefet, Banka’yı kimin alacağından çok, Banka’nın devletin idaresinden çıkacak olmasınadır. Demek ki, Banka devletin idaresinde olduğunda, bir takım kesimler yarar sağlamaktadır. Böyle değilse, Banka’nın özelleştirilmesine karşı çıkmak iktisadi açıdan çok anlamlı değildir.
Banka’nın misyonunu esnafa ve KOBİ’lere kredi vermesi olarak özetleniyor. Özelleştiğinde, bu misyondan sapılacağı tezleri ileri sürülüyor. Halk Bankası’nı bugünkü şube ağı ve tecrübeli personeliyle alan bir yatırımcı (yerli ya da yabancı) bu stratejiyi neden değiştirsin ki? Bugün bütün bankalar KOBİ’lere kredi vermeye çalışıyorlar. Halk Bankası’nı milyarlarca dolar para verip alacak olan yatırımcı 600’e yakın şubesiyle KOBİ’lere kredi vermeyip de kime verecek?
Özelleştirilmiş Halk Bankası’nın ince eleyip sık dokuyarak kredi vermeye başlamasından korkuluyorsa, zaten olması gerekenden korkuluyor demektir. Devlet elindeki Halk Bankası da ince eleyip sık dokuyarak kredi kararı vermelidir. Bunun aksi, hem Banka’ya zarar verir hem de ekonomiye.
Özelleştirilmiş Halk Bankası’nın siyasi baskılar yoluyla kredi vermesinin önünün kesileceğinden korkuluyorsa, yine olması gerekenden korkuluyor demektir. Siyasi baskılar yoluyla kredi veren devletin elindeki Halk Bankası yönetimi hem Banka’ya hem de ekonomiye zarar verir. Zaten, Banka’nın özelleştirilmesinden umulan en büyük yarar da budur. Banka, siyasi baskılarla değil, iktisadi ilkeler içinde yönetilmelidir.
KURDA KUZU
Halk Bankası’nın özel yatırımcıya değil de, esnaf ya da KOBİ kuruluşlarına satılması tezi de ortaya atılmaktadır. Yani, banka müşterilerinin Banka’nın sahibi olması istenmektedir. Özelleştirelim derken, bankayı devletin idaresinde olmasından çok daha kötü bir konuma getirilmesi önerilmektedir. Kurda kuzunun teslim edilmesi istenmektedir.
Bankacılıkta en kötü idare banka sahibinin bankanın en iyi kredi müşterisi olmasıdır. Böyle bir durum bankayı tokatlama tezgahının bir başka ifadesidir. Bu nedenle bankaların hakim ortağına kredi vermesi bankanın öz kaynaklarının bir oranı ile sınırlandırılmaktadır.
Yaratılan kamuoyu ile Halk Bankası’nın gerçekten özelleştirilmesi geciktirilmektedir. Devlet gelir kaybetmektedir. İlk bakışta şirin görünen tezlerle menfaatlerinin bozulmasından korkan çevreler Halk Bankası’nın özelleştirilmesi sürecini sulandırmaktadırlar. Hükümet çok iyi niyetle ve doğru bir biçimde bu konuya yaklaştı. Ama, seçim yılına girmiş olmamız maalesef hükümetin bu konuda çok daha kararlı davranmasını engelledi.