Kambiyo rejiminde serbestlik

ULUSLARARASI Para Fonu’nun (IMF) esas sözleşmesinin 8. maddesinde üye ülkelerin bir ilke olarak kambiyo rejimlerinde bir kısıtlamaya gidemeyeceği yazılıdır.

Çeşitli iktisadi nedenlerle kambiyo rejiminde kısıtlamaya gitmek zorunda olan IMF üyesi ülkeler kendilerinin 8. maddeden geçici olarak muaf tutulmalarını talep ederler.

IMF, üye ülkelere yaptığı dönemsel ziyaretlerde 8. maddeden muaf tutulan ülkelerde muafiyet nedenlerinin haklı olup olmadığına da bakar. Haklı gördüğünde, muafiyetin devam etmesine karar verilir. Türkiye 1990 yılında kambiyo rejimindeki kısıtlamaların neredeyse tamamını kaldırarak 8. maddeden muaf tutulma talebini geri çekti. Popüler deyimiyle, IMF’nin esas sözleşmesinin 8. maddesindeki tanım çerçevesinde Türk Lirası "konvertibl" oldu.

REKABET

1990’lı yıllar
tüm dünyada kambiyo rejimlerinin serbestleşmesi akımına sahne oldu. Dünya ekonomilerinin yüzde 20’si serbest kambiyo rejimine sahipken 2000’li yıllarda dünya ekonomilerinin yüzde 60’ı serbest kambiyo rejimi altında çalışmaya başladı.

Serbest kambiyo rejimi kaynakların en ekonomik bir biçimde kullanılmasını sağlamak açısından doğru bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım yerli parayla yabancı paraların serbestçe rekabet edebileceği bir ortamda kendinden istenen sonuçları verir. Dünya’da ortalama enflasyon yüzde 3’ken Türkiye yüzde 50’nin üzerindeki enflasyonuyla kendi parasını yabancı paralarla rekabete sokmuştur. Bu rekabette çok zorlanmıştır. Hala da zorlanmaktadır.

Amerika’da da kambiyo rejimi serbesttir. Ama, dış ticaret yapan şirketlerin Amerika’da yerleşik bankalarda yabancı para cinsinden mevduat açabilmelerine ancak 1990’lı yıllarda izin verilmiştir. Dış ticaret faaliyeti olmayanların dolar dışında Amerika’da yerleşik bankalarda döviz mevduatı açabilmesi söz konusu değildir. Amerika’da yerleşiklerin tasarruflarını yatırım fonları yoluyla yurt dışındaki bono ya da hisse senetlerinde değerlendirmeleri serbesttir. Yabancıların da Amerika’daki bono ve hisse senetlerine yatırım yapması serbesttir.

Serbest kambiyo rejimleri genelde kendi ülkesinde yaşayanların yerli parayı kullanmalarını, yabancıların da gelip yerli parayı kullanmalarını teşvik edecek şekilde düzenlenir. Bizde yabancıların yerli parayı kullanmaları teşvik edilirken, yurt içinde yerleşiklerin de doğrudan yabancı para kullanmaları teşvik edilmektedir. Aslında buna izin verilmektedir. Teşvik, Türk parasının içinde bulunduğu durumdan kaynaklanmaktadır. Türk Lirası çoğu zaman yabancı paralarla rekabet etmekte zorlanmaktadır.

ÇÖZÜM ARAYIŞLARI

Şimdi de böyle bir dönemden geçiyoruz. Bu dönem o kadar da çabuk geçmeyecek. Geçmişten kalan alışkanlıklarla, Türkiye’deki iktisadi birimler, göreli getirileri ne olursa olsun, dövizden Türk Lirası’na geçmek istemiyorlar.

Örneğin, son beş yıldır dövizin getirisi neredeyse sıfır, hatta eksiyken, iktisadi birimler döviz varlıklarını belli bir miktarın altına (toplam varlıklarının yaklaşık üçte biri) düşürmediler. Hatta, döviz kurları belli bir düzeye geldiğinde, dövize geçmeyi bir fırsat olarak gördüler. Böyle bir ekonomide yerli paranın itibarını tesis etmek, eğer olanaksız değilse de, çok zor olmaktadır. Bu da para politikasının etkinliğini azaltan en önemli unsurlardan biri olarak karşımıza çıkıyor.

Çözüm, serbest kambiyo rejiminden vazgeçmek değil. Ama, bu konulardaki serbestliğin de sınırları olması doğal olmalı. Bu açıdan, döviz kazandırıcı faaliyetleri olmayan şirketlerin döviz borçlanmalarının önünü açmak değil, piyasa şartları içinde bu kredileri geriye bakarak karlı olmaktan çıkaracak mekanizmalar üzerine kafa yormalıyız.
Yazarın Tüm Yazıları