Kadın ve üretim

GELİŞMİŞLİĞİN çeşitli tanımları yapılabilir. Örneğin, kişi başına gelir düzeyi ekonomik gelişmişliğin önemli göstergelerindendir. Ama, hangi tanımı kullanırsak kullanalım, kadınlarını üretime sokamamış bir topluma "gelişmiş" diyemeyiz.

Basit gözlemler bu gerçeği çok daha iyi göstermektedir. Her ülkede büyük binalar görebilirsiniz. Her ülkede otoyollarda seyahat edebilirsiniz. Ama, kadınlarını üretime sokamamış ülkelerde bir şeylerin eksikliğini hemen hissedersiniz. Böyle ülkelerde, ekonomi gelişmiş gibi görünse de, o ülkenin insanları gelişmemiştir.

AVRUPA BİRLİĞİ

Türkiye’nin kadınlarını üretimin bir parçası yapma konusundaki karnesi hiç iyi değildir
. Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik müzakerelerine başlamış bir ülke olarak yakın bir gelecekte Maastricht Kriterleri’ni sağlayabiliriz. Bu kriterler bazı makro ekonomik verilerin düzeyleriyle ilgilidir. Ama, bu kriterleri tutturmak yetmeyecektir.
/images/100/0x0/55eb16b7f018fbb8f8aa4bbf
Kamu borcunu milli gelirin yüzde 60’ının altına getirebiliriz. Enflasyonu yüzde 3’ün altına getirebiliriz. Faizleri AB üyelerinin düzeyine indirebiliriz. Bir gün, Türk Lirası’nı bırakıp Euro’ya geçebiliriz. Ama, kadınlarımızı üretime sokamazsak, AB’ye giremeyiz. Girebilsek de, çok sırıtırız. Sorun oluruz. Yarattığımız sorunları "din farkı" ya da "gelenek farkı" gibi kavramlarla açıklayamayız. Kadınları organize üretimde olmayan bir toplum gelecek vadeden bir toplum olmaktan uzaktır.

Tabloda AB üyelerinin bazılarında 2005 yılında kadın nüfusun istihdam oranı verilmektedir. İstihdam oranı, 15-64 yaş grubunda istihdam edilenlerin bu yaş grubundaki nüfusa oranı olarak tanımlanmaktadır. Tablo çok çarpıcıdır.

AB’nin 27 ülkesinin ortalama kadın istihdam oranı 2005 yılında yüzde 56 iken Türkiye’de bu oran yarı yarıyadır. Kişi başına milli gelirleri göreli olarak bize yakın yeni AB üyelerinde dahi durum bizden çok iyidir. Örneğin, Bulgaristan’da kadın istihdam oranı yüzde 51.7, Romanya’da yüzde 51.5’dir.

Konunun daha da vahim tarafı Türkiye’de kadın istihdam oranı giderek bozulmasıdır. Türkiye istatistik kurumunun verilerine göre, 2006 yılında kadın istihdam oranı yüzde 22.3 iken, bu oran 2000 yılında yüzde 24.9, 1990 yılının nisan ayında yüzde 30 civarındaydı. Yani, geriye gidiyoruz.
/images/100/0x0/55eb16b7f018fbb8f8aa4bc1
GERİLİYORUZ

Grafikte kadın ve erkek nüfusların işgücüne katılım oranları (15 yaş üstü işgücündeki nüfusun bu yaş grubundaki nüfusa bölümü) 2003 yılından bu yana gösterilmektedir. Erkek nüfusun işgücüne katılma oranı bazı dalgalanmalar gösterdiği halde, yüzde 71.5 civarında görünmektedir. Kadınlarda ise bu oran son yıllarda kararlı bir biçimde düşmektedir.

Türkiye, kadınların işgücüne katılıp istihdam edilebilmeleri yönünde radikal adımlar atmak zorundadır. Bu alanda bir ilerleme sağlayamadığımız taktirde, enflasyon, faiz ve kur gibi bir takım makro ekonomik hedefleri tutturarak AB’nin bir parçası olmayı hayal bile etmemeliyiz.
Yazarın Tüm Yazıları