KÜRESEL finans sistem bir"kurtarıcı" bekliyor. Kurtarıcının mucize gerçekleştirmesi isteniyor. Şimdilik, bu rol Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) üzerinde kaldı.
FED Başkanı’nın göreli olarak yeni olması küçümsenmeyecek bir güven eksikliği yaratıyor. Bernanke’nin, efsaneleşen Alan Greenspan gibi küresel ekonomiyi birden fazla olası krizden kazasız belasız geçirmiş birinden sonra göreve gelmiş olması hem kendisinden beklenenleri artırıyor hem de güveni azaltıyor.
Halbuki, FED gibi bir kurumun bir kişiyle idare edilmediği, kararların bir kişiye bağlı olmadığı biliniyor. Galiba, Bernanke’nin "iletişim yeteneği" şimdilik yeterli değil. Olaylar nasıl gelişirse gelişsin, sorumlulardan biri mutlaka FED ve Başkanı Bernanke olacaktır.
TOPUN AĞZINDAKİLER
Topun ağzında FED ile beraber diğer büyük merkez bankaları da var. Faizlerin çok fazla artırıldığı iddia ediliyor. Faiz artırımlarının zamansız olduğu dile getiriliyor. Bu nedenle de FED’in faiz indirmesi istenirken, Avrupa Merkez Bankası ve Japon Merkez Bankası gibi merkez bankalarının, faizleri artırma hazırlığı içinde olduklarından, faizleri sabit tutmaları öneriliyor. Enflasyon baskısı varsa da, biraz göz yumulması bekleniyor. Bu konuya yarın geri döneceğim.
Kredi derecelendirme kuruluşları da topun ağzında. Yatırımcılar kredi müşterileri konusunda kredi derecelendirme kuruluşlarının doğru ve objektif görüş bildirmediklerini düşünüyorlar. Para kazanırken böyle düşünmüyorlardı. Para kaybetmeye başladıklarında, fikirlerini değiştirdiler.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının gelişmelerin önünde koşan değil, gelişmelerin gerisinden gelen kuruluşlar olduğu iddia ediliyor. Bu kuruluşların "çıkar çatışması" içinde oldukları öne sürülüyor. Derecelendirme ücretlerinin derecelendirilen kuruluşlar tarafından ödenmesi kredi derecelendirme kuruluşlarının görüşlerini saptırabildiği söyleniyor.
Derecelendirilen şirket aldığı notu beğenmediğinde, kredi derecelendirme kuruluşunu değiştirebiliyor. Kuruluş müşteri kaybediyor. Bu nedenle kredi derecelendirme standartlarını düşürme eğilimine giriyorlar. Müşteri portföylerini korumaya çalışıyorlar.
Yatırım bankaları eleştiriliyor. Yatırım bankalarının müşterilerine riskleri iyi anlatmadıkları söyleniyor. Kimsenin okuyamadığı küçük yazılarla riskler belirtiliyor, ama satış aşamasında hiçbir risk müşteriye anlatılmıyor. Aksine, sanki, satılan yatırım enstrümanı altınmış gibi güzel sözlerle pazarlanıyor. Halbuki, müşteriler ne aldıklarının dahi farkında değiller. Yatırım araçlarının geçmiş getirileri sanki devam edecekmiş gibi pazarlanıyor.
Gözetim ve denetim otoriteleri eleştiriliyor. Bankalar kredi verme kriterlerini göz ardı ettiklerinde, kredilendirme standartlarını düşürdüklerinde gözetim ve denetim otoriteleri seslerini çıkarmadıkları için sorumlu tutuluyorlar. Bankaların, batacağı bilinen küresel düzeyde kredileri verirken seyirci kalınmasına kızılıyor.
Hedge fonlar gibi, kredi alarak varlık yaratan fonların düzenli bir biçimde gözetim ve denetim altında olmaması eleştiriliyor. On milyar dolar fon toplayıp borçlanarak 150 milyar dolarlık varlık elde eden fonların aldıkları risklerin anlaşılamamasına kızılıyor. Türev ürünlerin altındaki risklerin ne olduğunun çok fazla bilinmemesi gündeme getiriliyor. Başı boş bırakılmalarının hata olduğu söyleniyor
DEĞİŞECEK DENGELER
Bu konuların hiçbiri küresel ekonomi son altı yıldır yılda yüzde 5 civarında büyürken bu denli güçlü bir biçimde gündeme getirilmedi. Küresel büyümenin ateşlediği hammadde fiyatlarındaki artış ve yabancı sermaye girişleriyle ekonomileri sağlammış gibi görünen gelişmekte olan ekonomiler yılda yüzde 7 civarında büyürken hiç kimse bu değirmenin suyunun nereden geldiğine aldırmadı. Cari işlemler açığı veren ülkelere "dinamik" yakıştırması yapıldı.
Gelinen noktada, hem kabahatli aranıyor kem de bir kurtarıcı bekleniyor. Kurtarıcı büyük bir olasılıkla küresel düzeyde değişen dengeler olacaktır. Ama, kabahat kimde?