TÜRKİYE ekonomisinin ciddi boyutlarda bir istihdam sorunu olduğu çok açık. Sorun, yeni değil. Trafiğin sıkıştığı her köşede mal satmaya çalışan insanların varlığı olağan hale geldi.
İşportacılığı Türk halkının dinamizmi olarak algılamaya başladık. Köşe başlarında kurulan işçi pazarlarına katılımın artmasını kanıksadık. Ama, sorunun artık şakaya gelen bir yanı kalmadı.
Ekonominin sürdürülebilir bir büyüme sürecine girmesi istihdam sorununu mutlaka hafifletecektir, ama çözemeyecektir. Dolayısıyla, sorunun çözümü için ekonominin büyümesini bekleyemeyiz. Kısa ve orta vadeli bir bakış açısı içinde, sorunu önce algılayıp sonra da çözüm yollarını tartışmalıyız.
VERGİ
İstihdamı engelleyen en önemli unsurlurdan biri vergi mevzuatıdır. Vergi toplayamayan devlet, vatandaşlarıyla yüzleşmek istemediğinden, doğrudan vatandaşları istihdam eden şirketlerle muhatap olmayı tercih etmiştir. İstihdam edilen kişilerden alınan vergiler, Gelir Verisi olmaktan çıkıp istihdam vergisi haline gelmiştir.
Daha önce de yazdığım gibi, Türkiye'de üretimde çalışan bir işçinin ücreti üzerindeki vergi yükü yüzde 26 civarındadır. OECD ülkeleri içinde işçi ücretlerini bu denli vergilendiren sayılı ülkelerden biriyiz. Ücretten alınan vergilerin tümü kaynakta kesilmektedir. Dolayısıyla, vergi artırımı söz konusu olduğunda işçi kesiminden bir muhalefet gelmemekte, şirketler ek yükü omuzlamaktadırlar. Ama bunun etkisi istihdam tasarrufudur.
Aynı şekilde 1980'lerin sonuna doğru çıkarılan zorunlu tasarruf kesintileri de işverenin üzerinde ek bir yük oluşturmuştur. Zorunlu tasarruf kesintisi olmasaydı, ücretlinin eline geçmeyecek bir gelir şirketler için ek bir harcama kalemi olmuştur. Sonuç, kaçakların artması ve istihdamdan tasarruf olmuştur.
Kamu finansman dengesinin yerine oturtulması gerektiği bir ortamda vergi mevzuatında radikal düzenlemelere gitmek risklidir. Devlet, bir süre daha vergi gelirlerinden hiçbir şekilde feragat edemeyecek bir durumdadır. Buna rağmen, ücretler üzerindeki vergilendirmenin gündeme gelmesi kaçınılmazdır.
Kısa dönemde asgari ücretin vergi dışı bırakılması da çok gerçekçi görünmemektedir. Çünkü devlet ücretler üzerinden aldığı vergilerin çoğunu asgari ücret aldığını rapor eden çalışanlardan almaktadır. Asgari ücretin vergi dışı bırakılıp kaçakların devam etmesi, devletin çok büyük bir vergi matrahını görmezlikten gelmesi demektir.
ZOR BİR KONU
Konu karmaşık ve çok boyutludur. Makro hedeflerden ödün vermeksizin vergi mevzuatını değiştirmek de çok zor görünmektedir. Türkiye ekonomisi tarihinin hiçbir döneminde istihdam (üretim) ile sürdürülebilir makro dengeler arasındaki çelişkileri bu denli yoğun yaşamamıştı. Bir anlamda acemisi olduğumuz bir ortamda yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Bu durum da içine düştüğümüz durumun vahametini göstermektedir.
İstihdam verileri karar mekanizmalarında olanları kaygılandıracak niteliktedir. Kaygılar paniğe dönüşmeden, orta vadeli bir program içinde Türkiye'nin istihdam sorunu sürdürülebilir makro hedeflerden asgari sapmalara izin verecek bir biçimde ele alınmalıdır.