TÜRKİYE ekonomisinin en önemli sorunlarından biri işsizliktir. İşsizlik sorunu çok boyutludur. Sorunun bir kısmı geçmişten gelmektedir. Bir kısmı ise bugünkü ekonomik dengelerin kaçınılmaz sonucudur. Hukuksal yapı sorunu ağırlaştırmaktadır.
Yüksek enflasyon ortamında, son otuz beş yıldır, Türkiye ekonomisindeki büyüme iki ileri bir geri biçiminde gelişmiştir. Bu dönemde ortalama büyüme yüzde 4’ün biraz üzerindedir. Ama, ortalamanın üzerinde en fazla iki yıl üst üste büyüme sağlanabilmiştir. İlk kez, 2002 yılından bu yana kesintisiz yüzde 5’in üzerinde büyüme sağlanabilmiştir.
Bu arada nüfus ve işgücü piyasasına girenler yılda yüzde 2’nin üzerinde artmaya devam etmiştir. Dolayısıyla, sorunun birinci kaynağı otuz beş yıldır iisizliğe çözüm oalcak sürdürülebilir büyümenin sağlanamamış olmasıdır. Bu açıdan, işsizlik sorununun tüm faturası son beş yıla çıkarılamaz.
Sorunun ikinci boyutu ekonomik istikrarı sağlama sürecinde üretimde verimliliğin doğal olarak artmasıdır. Üretimde artan verimlilik yalnızca işgücünden tasarrufu değil, diğer tüm girdilerden de tasarrufu gündeme getirmiştir.
Geçen yılın son üç ayında ekonomi neredeyse yüzde 10’a yakın büyümüşken (yarın açıklanacak), elektrik tüketiminde artış yok gibidir. Ek elektrik tüketimi yapmadan üretim artışı sağlanabilmiştir. Aynı şekilde, çok fazla ek istihdam yaratmadan ekonomik büyüme gerçekleştirilmektedir. Son beş yılda gözlemlenen büyümenin istihdam yaratmaması gerçeği büyük ölçüde üretimdeki verimlilik artışlarıdır.
Sorunun üçüncü boyutu iş yasalarıdır. Sanki her şeyimiz Avrupa Birliği ile uyum içindeymiş gibi, Avrupa’ya ilk uymaya çalıştığımız alan iş yasalarında olmuştur. 2000 yılında yapılan değişikliklerle emek piyasası daha katı hale getirilmiştir. İşçi çıkarmak zorlaşmıştır. İşten çıkarmanın maliyeti yükseltilmiştir.
Bu yasal çerçevede, ek istihdam yaratılması zorlaşmaktadır. İşveren istihdamı artırırken, üretimdeki artışın uzun dönemli kalıcılığına daha fazla dikkat eder olmuştur. Aksi taktirde, çok büyük maliyetler söz konusu olabilecektir. Bir ölçüde bunun sonucunda da, Türkiye’de genç nüfus arasında işsizlik oranı ortalamanın iki katı düzeyinde seyretmektedir.
AVRUPA
Avrupa da aynı sorunu yaşamaktadır. İşsizlik Avrupa’nın da en önemli sorunlarından biridir.
Almanya iş yasasını değiştirmenin yolunu aramaktadır. Fransa işçi çıkarmayı kolaylaştıran yasa değişikliğine gitmiştir. Protestolar alıp yürümüştür. Fransa’da Başbakan’ın koltuğu sallanmaktadır. Yapılmak istenen emek piyasasına esneklik getirmektir. Ama, insanlar, doğal olarak, şimdiki yasaları "kazanılmış hak" olarak gördüklerinden geriye dönüş siyasi olarak kolay olmamaktadır.
Türkiye, Avrupa standartlarını getiriyoruz diye emek piyasasını katılaştıran yeni düzenlemelerin üzerine atlamıştır. Çok yakın gelecekte, aynı sosyal güvenlik sisteminde olduğu gibi, Türkiye’de de iş yasalarında "geri dönüş" mecburiyeti doğacaktır. Bu çeşit düzenlemeler genç nüfusu artan bir ekonomi için kaldırılamaz boyutlarda olabilir. Bir yandan üretimdeki verimlilik artışlarının devam etmesi zorunluluğu, diğer yandan emek piyasasını katılaştıran düzenlemeler işsizlik sorununu daha da içinden çıkılmaz bir duruma getirebilecektir.
Avrupa ile sorunlarımız bu konuda birbirine çok benzemektedir. Onlarda da üretimde verimliliğin artırılması söz konusudur. Aynı zamanda, emek piyasasında katılıkların giderilmesi mecburiyeti vardır. Onlarda da genç nüfusta işsizlik çok yüksektir. Tek ayrıldığımız nokta Avrupa’da nüfusun artmıyor olmasıdır. Dolayısıyla, bizim sorunumuz, en azından kısa dönemde, Avrupa’nınkinden daha ağırdır.
Bir seyahatim nedeniyle yazılarıma salı gününe kadar ara veriyorum.