İKTİSADIN kuralları yasalarla değiştirilemiyor. Değiştirilmeye kalkıldığında, iktisadın kuralları yasalarla amaçlanan sonuçların tam tersine sonuçlar doğuruyor. Sonuçta, yasalar iktisadi kurallara uymak zorunda kalıyor.
Piyasa mekanizmasının toplum refahını azamiye çıkaran bir sistem olabilmesi için piyasalara giriş ve çıkışın serbest olması gerekmektedir. Çıkışın kısıtlandığı ortamlarda, giriş de kendiliğinden kısıtlanır. Uluslararası sermaye akımları için de iş gücü piyasası için de bu kural geçerlidir.
Giriş de, çıkış da kısıtlandığında, piyasa kirlenir. Rant ekonomisi doğar. Rant, kaynakların kötü kullanılması anlamına gelir. Yaratılan ranttan faydalananlar olduğu gibi, faturayı ödeyenler de vardır. Çoğu zaman, maliyet faydadan çok daha fazla olabilmektedir.
İŞSİZLER KORUNMALI
2001 Krizi’nin ortasında çıkarılan "iş güvencesi" yasası Türkiye’de iş piyasasında çok önemli katılıklar yaratmıştır. İşverenler açısından istihdamın maliyetini artırmıştır.
İstihdamı artırmaya yönelik girişimler bu yasada değişiklikleri öngörmeyecekse, arzulanan sonuçlara varabilmek mümkün olamayacaktır.
Nedeni ne olursa olsun, bugün bir çalışanı işten çıkarmak çok zordur. İktisadi olarak çok maliyetlidir. Dolayısıyla, maliyetleri asgaride tutmak, yöneticiler açısından, işe alım kararını beş kere düşünmekle olmaktadır.
İstihdamın artması için istihdam maliyetlerinin düşürülmesi doğru yönde atılacak adımlardan biri olacaktır. Ama, iş yasasında esneklikler sağlanamadığı taktirde, sistem çalışanı koruyan, iş arayanı cezalandıran bir yapıda olmaya devam edecektir. İstihdam üzerindeki vergi ve diğer mali yükleri azaltma yoluyla umulan faydalar tam olarak elde edilemeyecektir.
İş yasasında örnek aldığımız Avrupalılar yaptıkları hatayı nihayet anlamış görünüyorlar. Avrupa Komisyonu, yayınladığı raporda katı iş güvencesinin istihdama zarar verdiğini ve işçi alımlarını zorlaştırdığını vurguluyor. Çalışanlar düzeyinde yapılan bir çalışmada aslında iş güvencesi ne denli katıysa, işçilerin kendilerini o denli güvensiz hissettikleri ortaya çıktı. Çünkü, yasadan gelen maliyetleri üstlenmeye razı işverenler nedeniyle işsiz kalanların yeniden iş bulabilme olasılığı azalmaktadır.
Komisyon raporu daha da ileri giderek iş güvencesi yasası çıkarken ortaya atılan teorik tezlerin hiçbirinin gerçekleşmediği ve yasanın amaçlarına ulaşılamadığı tespitini yapmaktadır. Yeni ortamda özellikle kadınların ve gençlerin iş bulma olanaklarının azaldığı görülmektedir. Bizde de benzer bir durum yaşanmaktadır.
NE YAPACAĞIZ?
Örnek aldığımız Avrupa durumundan şikayetçi görünüyor. Komisyon açıkça Avrupa Topluluğu’nda iş güvencesinin gevşetilmesini savunmaktadır. Bunun yerine, işsizlik sigortası ve işgücü programlarının daha fazla etkinleştirilmesi gündeme getirilmektedir.
Kısa vadeli avantajlar elde etme uğruna uzun dönemli dengeler çok ciddi riskler altına sokulmaktadır. Bu risklerden söz edince "işçi düşmanı" damgası yemek kolaylaşmaktadır. Aslında, en büyük işçi düşmanlığı istihdamın önüne konan iktisadi engelleri savunmaktır. Avrupa Komisyonu’nun da, biraz geç de olsa, tespit ettiği gibi, katı iş güvencesi istihdamı engelleyen en etkin unsurlardan biridir.
Bütün bunları gördükten ve yaşadıktan sonra şimdi biz ne yapacağız?