IMF’nin geçmişte kapısını aşındıran ülkeler artık IMF’ye muhtaç olmaktan kurtuluyorlar. IMF işsiz kalıyor izlenimi giderek yaygınlaşıyor.
İlgili tüm çevrelerde bu konu konuşuluyor. Artık IMF ne yapacak? Bu sorunun da ötesinde, elindeki sermayeye çok az getiri sağlayarak geçmiş zamanların ihtiyaçlarına göre yapılaşan IMF’de masraflar nasıl ödenecek? Herkese bu konu dert oldu.
IMF’nin geleceği ilgili kaygılar ilk kez yaşanmıyor. Geçmişte de benzer kaygılar duyuldu. Ama, korkulan olmadı.
ESKİ MİSYON
IMF, İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan "yeni düzen"in bir ürünüdür. Dünya ödemeler sistemi altın standardı ilkesine göre şekillendirildiğinde, dünyanın belli başlı gelişmiş ülkeleri ile neredeyse tüm gelişmekte olan ülkeler sabit kur rejimi uygulamaya başladılar. Sabit kur rejiminin doğası icabı oluşabilecek ödemeler dengesi açıklarının IMF’nin borç verme mekanizmasıyla finansmanı öngörüldü. Sabit kur rejiminde sabitlenen döviz kurun doğru olup olmadığının denetimi ve gözetimi IMF’ye verildi.
IMF, ödemeler dengesi dengesizliklerinin gözetimcisi iken 1973 yılında dalgalı kur rejimine geçildi. Yeni rejimin doğası icabı ödemeler dengesi finansmanı diye bir şey olamazdı. Çünkü, dengesizlikler dalgalı kur uygulamasıyla yok olacaktı. O halde, 1940’lı yılların ortasında oluşturulan IMF’nin misyonu 1973 yılında bitmişti.
Herkes böyle düşünürken, aslında IMF’ye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaya başlandı. Gelişmekte olan ülkelerde, özellikle 1970’lerin ikinci yarısında, "dış borç krizi" diye bir olgu yaşanmaya başlandı. Cari dengesizliklerin finansmanı değil, geçmişte alınan borçların servis edilememesi gündeme geldi. IMF bu konuya odaklanmaya başladı. İyi işler de yaptı.
1990’lara gelindiğinde, gelişmekte olan ülkelerde "dış borç krizi" çözülmüş gibi görünürken, IMF’nin yeniden işsiz kaldığı izlenimi doğdu. Hatta, 1990’lı yıllarda tökezleyen Türkiye ekonomisinin kurtulması için IMF’nin ana sözleşmesinin hangi maddesine göre IMF’den destek isteneceği bile tartışıldı. Çünkü, Türkiye ekonomisi tökezliyordu, ama sorunu ne ödemeler dengesiydi ne de dış borçların servisi.
Önce Asya, sonra Rusya krizleri çıktı. IMF’nin önemi yeniden arttı. O kadar arttı ki, IMF’ye yeni kaynaklar bulunmak zorunda kalındı. IMF tarihinin en büyük borçlarını 1997-2001 arasında verdi. Bu borçların çok önemli bir bölümü hızla ödendi. Dolayısıyla, IMF yeniden işsiz kalır gibi bir izlenim yaygınlaşıyor.
YENİ İŞLER
Aslında, IMF’nin işsiz kalması dünya ekonomilerinin iyi gittiğinin en önemli göstergelerinden biridir. IMF misyonunu yerine getirdi demektir. IMF mali destek verecek ülke bulamıyorsa, ülkeler kendi işlerini kendileri hallediyorlar demektir. Kendi itibarlarıyla piyasalardan kredi bulabiliyorlar anlamına gelir. Her şeyden önemlisi, küresel sermaye bazı ülkelere gitmek için IMF’nin vizesine ihtiyaç duymuyor demektir.
Bütün bunlara rağmen, IMF işsiz kalmaz. Çünkü, dünya ekonomilerinin sorunları bitmez. Kaldı ki, mali destek vermeden de IMF’nin yapabileceği işler vardır. Bunlar arasında en önemlisi küresel sermaye akımlarının yarattığı risklere karşı ekonomilerin dayanıklılığının artırılması ve küresel bazda piyasaların denetim ve gözetiminin yapılmasıdır.