EN kaba tabirle, IMF dünya ekonomilerinin gözetleyicisidir.
Her hangi bir ekonomide sürdürülemeyecek bir dengesizlik olduğunda, IMF dengesizliklerin giderilmesi yolunda mali destek sağlar. Belli politikaların uygulanacağı konusunda hükümetlerden söz alır. Ulusal ekonomilerin sürdürülebilir bir dengede durması asıl amaçtır.
Dönemsel olarak, toplumlarda IMF karşıtlığı popüler bir konu olur. Ama, IMF’nin neyi, nasıl yaptığı pek bilinmez. Hiçbir ülke IMF’den mali kaynak zorunda değildir. Hiçbir ülke, IMF’den kaynak kullanmadıkça, IMF’nin dayattığı politikaları uygulamak zorunda değildir. IMF, Türkiye’nin de sermayesine ortak olduğu, uluslararası iktisadi bir kurumdur. Hiç bir ülke IMF ile çalışmak zorunda değildir.
BAĞIMLILIK
Dünya ekonomileri, bir bütün olarak, 2000’li yıllarda tarihlerinin en başarılı dönemlerinden birini yaşıyorlar. Birçok ülkenin mali kaynak ihtiyacı IMF gibi uluslararası kuruluşlar yoluyla değil, uluslararası özel yatırımcılar tarafından sağlanabiliyor. Dolayısıyla, IMF’nin şu sıralarda parasına ihtiyacı olan kalmadı denebilir.
Bugünlerde 180’den fazla üyesi içinde IMF on kadar ülke ile program yapmış durumda. Bu ülkelere sağladığı mali kaynak 10 milyar doların biraz üzerinde. Bunun yarısı kadarı da Türkiye’nin IMF’ye kalan borcudur.
Bu tablo IMF’nin misyonunu tamamladığı yönündeki izlenimleri güçlendirmektedir. Aslında konuya bakış açısı çarpıktır. IMF, dünya ekonomilerinin gözetleyicisi konumunda, mutlaka mali kaynak vermesi gereken bir kuruluş olarak algılanmamalıdır.
Aslında, bulunduğu konumda, IMF üyelerine ne denli az mali kaynak tahsis ediyorsa, dünya ekonomileri o denli iyi, IMF o denli başarılıdır demektir. Başarı, bir kurumun misyonunun bittiği anlamına gelmez. Müşterisi kalmadığı için IMF’nin misyonunun bittiğini ilan etmek, suç işlenmeyen bir toplumda polis teşkilatının misyonunun olmadığını iddia etmek kadar komiktir.
Dünya ekonomileri birçok anlamda bıçak sırtı bir dengede gitmektedirler. Özellikle gelişmekte olan ülkeler, hacmi giderek artan uluslararası sermaye akımlarına bağımlı hale gelmişlerdir. Uluslararası sermaye akımlarındaki bir kesinti gelişmekte olan ülkeleri bir anda dağıtabilecektir.
Dolayısıyla, içinde yaşadığımız şartlarda, dünya ekonomilerinin gözetimi çok daha önemli hale gelmiştir. Ulusal ekonomilerin sermaye, mal ve hizmet piyasalarındaki karşılıklı bağımlılığı olası bir krizin, ülkeye ya da bölgeye özel bir kriz olmaktan çok, küresel bir krize dönüşme olasılığını çok artırmıştır. Gözetim ve denetim her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.
GERÇEKÇİLİK
Çeşitli piyasaların yapısı, yapı içindeki kurumların konumu, olası riskler, risklerin ölçümü ve idaresi çok daha önemli hale gelmiştir. Ülke ekonomilerinin genel değerlendirilmesinde, cari dengelerin değerlendirilmesi yanında, dengelerin risk bazlı sürdürülebilirliği öne çıkmıştır.
Ulusal düzeyde çeşitli kurumlarca görülen işlevlerin küresel düzeyde bir işbirliği içinde görülmesinin önemi çok artmıştır. IMF, gerekli işbirliğini oluşturabilecek bir kurum olarak, değil misyonunun tamamlanması, misyonunun genişletilmesi gereken bir kurum konumundadır.
IMF karşıtı olmak, önlenmesi mümkün olmayan ülkelerin giderek derinleşen karşılıklı iktisadi bağımlılığı olgusunu görmezden gelip ulusal ekonomileri çok daha büyük risklerin altına atmakla eş anlamlı olmaktadır. Yaratılan sloganlar yalnızca kulağa hoş gelmemeli, aynı zamanda, gerçekçi de olmalıdırlar.