IMF ile Türkiye’nin ilişkileri ne yönde gelişecek? Gelecek yılın ilk yarısında IMF ile yapılan program bitiyor. Tamam mı, devam mı?
2001 yılından bu yana, toplumun tüm kesimlerinin az ya da çok yaptıkları fedakarlıkların sorumlusunun IMF olduğunu düşünen kesimler var. Bu kesimlere göre, IMF’den kurtulduğumuz gün fedakarlık yapmak zorunda kalmayacağız. İşler düzelecek.
Siyasi açıdan, IMF ile bir program çerçevesinde ilişkileri sonlandırmak elbette tercih edilecektir. Çünkü, IMF ile yeni bir program yapmamakla ekonomik durumun düzeldiği tescil edilmiş olacak ve bu toplumun çeşitli kesimlerine siyasi bir başarı olarak anlatılabilecektir. "Türkiye artık kendi ayakları üzerinde durabilecek hale gelmiştir, IMF’ye ihtiyacı yoktur" denebilecektir.
YANILMAYALIM
Madalyonun diğer yüze ise o denli parlak değil.
Geleneksel olarak ülkeler "ödemeler dengesi sorunu" nedeniyle IMF’den destek talep ederler. 1999 yılı sonunda Türkiye’nin "cari işlemler açığı" gibi bir sorunu yoktu. IMF’den destek istenmesinin nedeni artık yüksek enflasyonla yaşamanın olanaksız hale gelmesiydi. 2001 yılında ise ekonomi duvara toslamıştı.
"Cari işlemler açığı" sorunu asıl şimdi var. Finansmanında bir tıkanma söz konusu olmadığından, cari işlemler açığı bir sorun olarak görülmüyor. Yalnızca, bir risk olarak algılanıyor. Sorun ya da risk, yüksek cari işlemler açığı IMF’nin desteğini arkamıza almak için yeterli bir nedendir.
Türkiye’yi Brezilya ve Arjantin gibi ülkelerle karşılaştırmak çok doğru değil. Bu ülkelerin cari işlemler açığı değil, fazlası vardır. Milli gelirlerinin oranı olarak cari işlemler fazlası Arjantin’de yüzde 2.5, Brezilya’da yüzde 1 civarındadır. Türkiye’de ise cari işlemler açığı milli gelirin yüzde 8’i kadardır.
Türkiye ekonomisini efelik yapan diğer ülkelerden ayıran özel şartların yanında, uluslararası şartlar da göz önünde tutulmalıdır. Küresel likiditenin en bol olduğu dönemlerde uluslararası piyasalardan finansman bulmak kolay olmaktadır. IMF gibi kuruluşların kaynaklarına ihtiyaç azalmaktadır. Ama, küresel likidite kuruduğunda, likiditenin kurumasının getireceği makro ekonomik çalkantıların yanında, yapısal sorunlardan gelecek ek finansman ihtiyacı IMF gibi kuruluşları yeniden ön plana çıkarabilecektir. Güneşli günler bizleri yanıltmamalıdır.
IMF’NİN ROLÜ
Şu anda, uluslararası finansman açısından Türkiye’nin IMF’ye ihtiyacı yoktur. Türkiye’nin ihtiyacı olduğu şey küresel piyasalar tarafından uygulamadaki ekonomi politikaların ekonomik istikrarı tesis etmeye yönelik olduğunun tespiti ve bu politikaların devamlılığının teminidir. Türkiye’nin IMF’ye bu alanda ihtiyacı vardır. Yani, IMF sayesinde ekonomi politikaları itibar kazanmaktadır. Küresel piyasaların çalkantı içinde olduğu bir dönemde IMF’nin oynayacağı bu rol küçümsenemez.
IMF ile program yapmak mutlaka IMF’den milyarlarca dolar borç almak anlamına gelmemelidir. Bu konuya bir başka yazıda gireceğim. Türkiye IMF fobisinden kurtulmalıdır. Kurtulduğunda, ekonomik istikrarın kalıcı bir biçimde tesisi, çok daha kolaylaşacaktır.