İktisatta Nobel Ödülü (2)

İKTİSAT alanında Nobel Ödülü alıp da iktisatçı olmayanların adını duymaları olasılığı oldukça az olan iktisatçı sayısı fazladır.

Bu gerçek de, onların iktisat alanına yaptıkları katkıları küçültmez. Kamuoyunda popüler olmadıklarını gösterir. Bir anlamda, tribün oynamadıkları anlamı çıkarılabilir.

Örneğin, 1969 yılında ilk Nobel Ödülünü alanlardan biri Regnar Frisch’dir. 1974 yılında Gunnar Myrdal, 1975 yılında Leonid Vitaliyevich Kantorovich, 1988 yılında Maurice Allais, 1989 yılında Trygve Haavelmo, 1993 yılında Robert Fogel ve Douglass North, 1994 yılında John Harsanyi (John Nash ile beraber), 2002 yılında Danier Kahneman gibi isimler Nobel Ödülü almışlardır. Yalnızca iktisatçı olmayanlar değil, büyük bir olasılıkla iktisatçı olanlar dahi bu isimleri duymamış olabilirler. Biyografisi yazılıp sinemaya uyarlanmasaydı, Jonh Nash’i de çok az kişi bilecekti.

EKONOMİYE KATILIM

Bu yıl Nobel Barış Ödülü bir iktisatçıya, bir iktisadi olaya verildi. Mikro kredi programının mucidi Bangladeşli Muhammed Yunus ve onun mikro kredi kuruluşu Nobel Barış Ödülü aldı. Fakirlikle mücadelenin dünya barışına yaptığı katkıyı hesaba katılarak ilk kez Ödül bir kuruluş ya da bir siyasetçi değil, bir iktisatçı ve bir bankaya verildi.

Yaklaşık otuz yıl önce Muhammed Yunus çok küçük krediler yoluyla bireylerin üretime katılabilmelerinin sağlanabileceğini düşünmüş. Krediler 25-30 dolar civarında tutulmuş. Bir anlamda, iki çile yün alacak parayı verip kadınların piyasaya yönelik hırka örmeleri sağlanmış. Örülen hırkanın satılarak yeni yünler alınması ve alınan kredinin bir bölümünün ödenmesi düşünülmüş. Otuz yıllık süre içinde iş gelişmiş. Bugün milyonlarca kişi Bangladeş’te bu çeşit kredilerden yararlanabiliyor. Milyonlarca kişi ekonomik faaliyetin bir parçası oluyorlar. Programın başarısı küçümsenemez.

Bu çeşit kredilerde batık oranı da, Muhammed Yunus’un ifadesiyle, yüzde 1’i geçmiyormuş. Yine Muhammed Yunus’un ifadesiyle, aldığı borcu ödeyemeyenin imdadına komşusu yetişiyormuş. Krediyi bankaya komşusu ödeyip banka borcunu komşu üstleniyormuş. Okuyunca ve dinleyince, Yunus’un girişimi gerçekten hayret verici ve göz yaşartıcı bir başarı hikayesi.

MODEL Mİ?

Muhammed Yunus, yalnızca bir kredi türü mucidi değil, aynı zamanda yaptığını iyi tanıtan halkla ilişkiler kabiliyeti gelişmiş bir kişilik. Dünya Bankası gibi küresel düzeyde yoksulluğu azaltmaya çalışan kuruluşlar bu kredi modelini gelişmekte olan ülkelere tavsiye etmeye başladılar. Türkiye’de de konu gündeme geldi. Hatta, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu mikro kredi verecek kuruluşlar hakkında bir düzenleme dahi yaptı.

Bir ülkede iyi çalışan bir model başka ülkelerde de iyi çalışacak anlamına gelmiyor. Ama, daha iyisini bulup ortaya çıkaramadıklarından, Dünya Bankası gibi kuruluşlar bu çeşit modellerin derde deva olabileceğini düşünerek her yere tavsiye ediyor. Eski komünist ülkelerde benzer kuruluşlar kuruldu. Ama, hiçbiri Yunus’un başarısına yaklaşamadı.

Daha önce, mikro kredi modelinin Türkiye’de doğru çalışma olasılığının düşük olduğunu vurgulayan yazılar yazmıştım. Kredi veren kuruluşların bu krediler için nasıl ve hangi şartlarda kaynak bulacaklarının önemini vurgulamıştım. Riski idare etmenin önemini öne çıkarmıştım.

Bireysel kredilerde batık oranının oldukça yüksek olduğu Türkiye’de mikro kredi modelinin Bangladeş’te söylendiği gibi çalışabileceği konusundaki kaygılarımı sürdürüyorum. Hatırlanacak olursa, Türkiye’de 1970’li yıllarda da, Yugoslavya’ya özenip "işçi şirketleri" kurulmuştu. Çoğu battı. Batmayanlar Kalkınma Bankası’nın malı oldular. Kendi ayakları üzerinde duran birkaç tane "işçi şirketi" kaldı. Yugoslavya da çalışıyor gibi görünen bir model Türkiye’de çalışmadı.

Muhammed Yunus mikro kredi modeli ile Nobel Ödülü aldı. Belki, ödül barış için değil de, iktisadın uygulanması alanında verilseydi daha yerinde olurdu. Ama, Bangladeş’te çalışan bir modelin Nobel alması nedeniyle bizlerin de özenip mikro kredi modeline sarılmamız "işçi şirketleri" modelinin akıbetine zemin hazırlamamız anlamına gelebilir.
Yazarın Tüm Yazıları