NOBEL ödülü almak herhangi bir insan için kariyerinde ulaşılabilecek en büyük başarıdır. Bu ödülü alanlar, hangi nedenlerle olursa olsun, nasıl eleştirilirlerse eleştirilsinler, durum değişmez. Nobel ödülü almak çalışılan alana dünya çapında kalıcı bir iz bırakıldığının simgesidir.
Aslında, iktisat alanında Nobel Ödülü konmamıştır. Ödül daha sonraları, 1969 yılında, İsveç Merkez Bankası’nın bağışı ile başlamıştır. İsveç Merkez Bankası Nobel Ödülü Jürisine yetki vererek seçilen iktisatçıya 1.4 milyon dolara yakın parayı kendisi vermektedir. Verilen ödülün Nobel ile alakası yoktur. Ödülün asıl adı da Sveriges Riksbank Ödülü’dür. Yine de, Nobel Jürisi tarafından seçilip İsveç Merkez Bankası tarafından ödüllendirilen iktisatçıya Nobel Ödülü almış denmektedir.
HAKSIZLIK MI?
Bu yıl iktisat alanında Nobel Ödülü’nü Amerikalı iktisatçı Edmond Phelps aldı. Phelps bu ödüle layık değildi diyen birinin çıkacağını sanmıyorum. Ama, iktisat alanında Nobel Ödülü’nün dağıtımında bir haksızlık olduğunu düşünüyorum
İktisat bilimi fizik, kimya ya da tıp gibi değildir. İktisatta bir araştırma ile dünyayı değiştiremezsiniz. Ama, tıpta kansere çözüm bulursanız ya da kimya da çok önemli bir element keşfederseniz (çok kısa sürebilen ya da çok uzun zaman alabilen) bir araştırma ile çok rahat Nobel Ödülü almaya hak kazanabilirsiniz.
İktisatta Nobel Ödülü alabilmeniz için bir dizi araştırmayla iktisatçıların her hangi bir iktisadi konuya bakış açısını değiştirebilmeniz gerekir. Yani, yeni araştırma alanı açmanız lazımdır. Bu, bazen çok çabuk olur, bazen de iktisatçı yaşamını yitirdikten sonra yaptığı katkıların değeri anlaşılabilir. Örneğin, 1970 ve 1980’li yıllarda akademik dünyayı sarsan akılcı bekleyişler teorisinin 1960’ların başında temellerini atan John Muth Nobel Ödülü alamadı, ama onun yaklaşımını makro ekonomiye uyarlayıp önemli politika sonuçları çıkarak Robert Lucas 1995 yılında Nobel Ödülü almaya hak kazandı.
Uzun dönemde politika yapıcıları açısından enflasyon ile büyüme arasında bir seçimin (Phillips eğrisi) mümkün olmadığını, böyle bir seçimin kısa dönemde ve geçici olabileceğini akılcı bekleyişler teorisinin şampiyonları göstermişti. Edmund Phelps bu teoriyi geliştirdi. Tek başına Nobel Ödülü almaya hak kazandı. Bütün bu konuları iktisatçıların başına 1958 yılında yaptığı bir çalışma ile açan Ablan William Phillips ise 1975 yılına kadar yaşamasına rağmen Nobel Ödülü alamadı.
STOK TEMİZLİĞİ
1969 yılında iktisat alanındaki Nobel Ödülü’nü Frisch ve Tinbergen paylaştı. 1970 yılında Samuelson ve 1971 yılında Kuznetz bu ödülü tek başına aldı. 1972 yılında Arrow ve Hicks Nobel Ödülü’nü paylaştılar. 1974 yılında Hayek Nobel Ödülünü Myrdal ile paylaştı. 1975 yılında Koopmans ile çoğu kimsenin adını bile bilmediği Kantorovich ödülü paylaştılar. 1976 yılında Friedman, 1977 yılında Meade ve Ohlin ödülü paylaştılar. Listeyi daha çok uzatabiliriz.
İktisadi düşüncenin yakın tarihine bakıldığında, iktisadi düşünceyi sarsan iktisatçılar arasında Samuelson, Arrow ve Hicks, Hayek, Koopmans, Tinbergen ve Ohlin iktisadın çeşitli alanlardaki çığır açan katkılarıyla ilk başlarda yer alır. Bunlardan yalnızca, Samuelson ve Friedman tek başlarına ödüle layık görülmüşlerdir. Ödül diğer çığır açanlarda bir başkası ile paylaştırılmıştır. Haksızlık edilmiştir.
İktisatta Nobel Ödülü giderek göreli olarak daha marjinal sayılabilecek çalışmalara verilmektedir. Bu gerçek Phelps’in bu ödülü hak etmediği anlamına gelmemektedir. Yalnızca bir olguyu yansıtmaktadır. 1970 ve 1980’li yıllarda bir anlamda stok temizliği yapılmıştır.