LİSANS düzeyinde iktisat eğitiminin Türkçe dışında bir dilde yapılmasının faydalarını küçümsemiyorum. Hiçbir şey başarılamıyorsa, hiç olmazsa, bu yolla öğrenciler çat-pat bir yabancı dil öğrenmiş oluyorlar.
İktisat alanında lisans üstü eğitim yapmayı arzulayanlar için yabancı dilde yapılan iktisat eğitiminin önemini de yadsımıyorum. Özellikle lisans üstü iktisat eğitiminde, bilimsel kaynakların neredeyse yüzde yüzü yabancı dilde yazılmış çalışmalar olmaktadır. Dolayısıyla, yabancı dil bilmek iktisat yazınını yakından takip edebilme olanağı sağlamaktadır. Bu olanak hiçbir şekilde küçümsenemez.
Ama, lisans düzeyinde işler biraz karışıyor. Çoğu zaman öğrenci yabancı dil ve iktisat konularını aynı anda öğrenmeye çalışmaktadır. Yani, yabancı dil ile iktisat öğrencinin kafasında yarışmaktadır. Bazen, yabancı dil kazanmaktadır. Bazen de, iktisat.
TÜRKÇE İKTİSAT
Yabancı dile bir ‘iletişim aracı’ olarak bakmamızın daha doğru olduğu düşüncesindeyim. Düşünün ki, Türkiye ekonomisi hakkındaki bir dersi Türk bir hoca anadili Türkçe olan öğrencilere İngilizce anlatmaya çalışmaktadır. Bundan daha komik bir durum olabilir mi?
Derste kullanılan kaynaklar Türkçe. Hocanın anadili Türkçe. Büyük bir olasılıkla, hoca Türk aksanıyla İngilizce konuşuyor. Özellikle başlarda, öğrenciler çoğu zaman dersi İngilizce anlamakta zorluk çekiyorlar. Söyleneni anlamaya mı yoğunlaşsınlar, yoksa söylenenleri not defterlerine mi geçirsinler bilemiyorlar. Böyle bir ortamda iktisat eğitiminin yabancı dilde olmasının öğretimin verimliliğini düşürdüğünü düşünüyorum.
Lisans öğrencileri iktisadi terimlerin Türkçe karşılıklarını çoğu zaman bilemiyorlar. Türkçe konuştukları zaman dahi, iktisadi terimler yabancı dilde söyleniyor. Garip bir iktisat dili ortaya çıkıyor. Ama, üniversite öğreniminden sonra bu öğrenciler iş bulabilmek için çeşitli kamu ve özel kuruluşların sınavlarına giriyorlar. Sınavlar doğal olarak Türkçe yapılıyor. Öğrenciler, üniversitenin son sınıfında büyük bir çabayla Türkçe iktisat öğrenmeye çalışıyorlar. Komik bir durum yaratılıyor.
KAYNAK SORUNU
Sistemi eleştirirken, sistemin en önemli parçalarından olan kaynak sorununa parmak basmamak işi yarım bırakmak olur. Kaynak mutlaka ‘mali kaynak’ olarak anlaşılmamalı. Mali kaynaklar kadar üniversite eğitiminde önemli olan öğreticilerin kalitesi ve kaynak kitaplardır. Hiç kimse üzerine alınmasın, bu konularda çok büyük eksikliklerimiz vardır.
Kaliteli eğitimin yaratıcısı kendilerini öğretmeye adamış kaliteli öğreticiler ve kaliteli kaynak kitap ve diğer okuma malzemeleridir. Türkiye’de lisans düzeyinde iktisat kitapları çok azdır. Olanların da kalitesini iyi sorgulamamız gerekiyor.
Türkçe basılmış lisans düzeyinde okutulabilecek kaç tane iktisat kitabı vardır? Ama, yabancı dillerde böyle kitapların sayısı çok fazla. Dolayısıyla, öğrenciye yabancı dilde iyi kitap önermek çok daha kolay olmaktadır. İktisatçılarımız yazmıyorlar. Yazıyorlarsa, kendi kariyerlerine katkı yapabilecek çalışmalar üretiyorlar. En iyi olasılıkla, lisans öğrencilerinin kullanabileceği iktisat eğitimine yönelik Türkçe kitap sayısı çok sınırlı düzeydedir.
Hoca yazmazsa, öğrenci okumaz. İktisat öğrencilerini gazetelerin ekonomi sayfalarına mahkum ediyoruz. Gazeteden elde edilen iktisat bilgisiyle, iktisat öğrenilmez, içki masasında ‘memleket kurtarılır’ ancak.