IMF Başkanı’nın da vurgulamasıyla, son günlerde gelişmekte olan ülkelerde konuşulan konuların başında uluslararası piyasalarda mayıs ve haziran aylarındaki gibi, hatta daha ser bir dalganın olup olmayacağıdır.
Böyle bir olasılık vardır. Olasılık büyük ölçüde Amerikan ekonomisindeki gelişmelere bağlıdır. Amerika’da şimdi uygulanmakta olan para politikasının öngörüleri doğru çıktığı durumda, uluslararası piyasalarda kısa dönemde bir başka dalga çıkma olasılığı çok düşüktür. Ama, Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) öngörüleri ya da beklentileri yanlış çıktığında, Amerika da, bizim gibi ülkeler de epey yara alabilecektir.
FED’İN KONUMU
Amerika’da para politikasının şimdilik duruşu şöyle özetlenebilir: Son dönemde kısa vadeli faizler kararlı bir biçimde artırılmıştır. Faiz artırımlarının neticesinde Amerikan ekonomisinin büyümesinde bir yavaşlama olacağı beklenmektedir. Büyümede yavaşlama bir durgunluk haline dönüşmeyecektir. Dolayısıyla, iç talep artışının kontrolü yoluyla Amerikan ekonomisinde enflasyon baskısı azalma eğilimindedir.
Bu beklenti doğru çıkabilir. Ama, doğru olup olmadığı konusunda henüz elimizde inandırıcı kanıtlar yoktur. Örneğin, FED faizleri yüzde 5.25 iken, orta-uzun vadeli faizler yüzde 4.8’lerde dolaşmaktadır. Kısa vadeli faiz artırımlarının bu haliyle iç talep büyümesini kesmeyebileceği düşünülebilir.
Ama, FED haklıysa, faiz artırımları duracaktır. Ekonomik büyüme gerileme eğiliminde olacaktır. Büyümenin devam edeceğine oynayan spekülatif balon patlayıp petrol dahil birçok emtia fiyatı düşme eğilimine girecektir. Kısacası, enflasyonu kontrol altına almış ve daha az büyüyen bir Amerikan ekonomisiyle tüm dünya rahatlayacaktır.
Bu öngörüde FED yanılmışsa, durum karışacaktır. Kısa vadeli faizleri artırdığı halde, FED’in iç talep büyümesinin durulmadığını ve enflasyonun artmaya devam ettiğini gördüğü durumda, faiz artırımları yeniden başlayacak, hatta artırımlar daha da serleşecektir. Bir anlamda, Amerikan ekonomisinin kafasına balyozla vurulmuş gibi olacaktır. Böyle bir ortam hem uluslararası yatırımcıları şaşırtacaktır hem de Amerikan ekonomisinde enflasyonla beraber resesyon (stagflasyon - enflasyonla beraber ekonomik daralma) olasılığını artıracaktır. IMF Başkanı’nın dikkati çektiği risklerden biri de buydu.
DUACI DURUMUNDAYIZ
FED’in öngörülerinde yanlış çıkması dünya ekonomilerini ve bu arada Türkiye ekonomisini de karıştıracaktır. En azından ilk tepki olarak, uluslararası yatırımcılar gelişmekte olan ülkelerden çıkma eğilimine gireceklerdir. Türkiye, geçmiş deneyimin de yardımıyla, başkalarından daha fazla dayak yiyebilecektir. Uluslararası yatırımcıların bu senaryodaki tepkileri mayıs ve haziran aylarındakine göre çok daha sert olabilecektir.
FED’in ortalık karışmasın diye öngörülerinde yanlış çıkmasına rağmen ölçülü davranmaya çalışması Amerikan ekonomisinde enflasyon beklentilerini derinleştirecek ve büyümeden fedakarlık yerine ekonomik daralmaya razı olmak gibi FED’i sevimsiz bir tercihle karşı karşıya bırakabilecektir.
Başta bizim gibi gelişmekte olan ülkeler olmak üzere, dünya ekonomilerinde göreli istikrarın devamı açısından FED’in öngörülerinde haklı çıkmasını arzulamaktan başka elimizden bir şey gelmemektedir.