OCAK ayı enflasyonu finans piyasalarının ağzının tadını az da olsa kaçırmış gibi görünüyor.
Hazine bonolarının ikinci piyasadaki faizleri biraz artma eğilimine girdi. Bir aylık veriye bakarak beklentiler yeniden oluşturulmaya çalışılıyor.
Bir aylık bir verinin bu denli önemliymiş gibi algılanması bir ölçüde ekonomik dengelerin henüz yerine oturmadığının (güven eksikliği) bir işareti olarak düşünülebilir. Bir başka açıdan, spekülatif dürtülerle oluşmuş dengeler kendine düzeltme bahanesi arıyor da olabilir. Sonuçta, beklentiler bozulmasa da beklemeye geçmiş gibi görünüyor. Bu olguda dış piyasaların da belli bir ölçüde rolü var.
DIŞ DİNAMİKLER
İktisatçılar arasında yapılan bir ankette, Merkez Bankası’nın 2006 yılında yapabileceği toplam faiz indiriminde bir azalma görülüyor. Mali kuruluşlarının hazine bölümünde çalışanlarında da benzer bir beklenti söz konusu. Bu yılın ilk faiz indiriminin mart ayında olacağı düşünülürken, şimdi çoğunluk ilk faiz indiriminin nisan ayında olabileceğini düşünüyor.
Aslında, ocak ayı enflasyon rakamlar o denli heyecan verici değildi. Tüketici fiyatları ocak ayında yüzde 0.75 arttı. Ayrıntıya girildiğinde, tüketici fiyatlarındaki artışın önemli bir bölümünün ekonomik dengelerin zorladığı fiyat artışlarından kaynaklanmadığı görülüyor.
Temel enflasyonun ölçümünde kabul edilebilecek (G) tüketici endeksinde (işlenmemiş gıda, enerji, alkolü içecekler, tütün ve dolaylı vergiler hariç malların kapsandığı endeks) ocak ayında bir düşüş söz konusu. O halde, ocak enflasyonun ardında dışsal etkenler daha ağırlıkta görünüyor.
"Merkez Bankası enflasyonu hedeflerken ekonominin içsel dinamiklerinden gelen fiyat artışlarına mı odaklanmalı, yoksa petrol fiyatları gibi içsel dinamiklerle alakası olmayan fiyatların enflasyona etkilerini göz önüne almalı mı" sorusu çok sık sorulmaya başlandı. Bir anlamda, Merkez Bankası uyguladığı para politikasıyla ekonominin içsel dinamiklerini etkileyebilir. O halde, petrol fiyatlarının artışından (ya da başka dışsal etkilerden) kaynaklanan enflasyon ile Merkez Bankası’nın mücadele etmeye çalışması anlamsızdır diye düşünülebilir.
Bu açıdan bakıldığında, ocak ayı enflasyonu Merkez Bankası’nı ilgilendiren dinamiklerin sonucu değildir. Bu nedenle de, yılın ilk ayında yüksekmiş gibi görünen enflasyonun para politikasını ilgilendiren bir tarafı yoktur diye bir sonuca varılabilir.
HEDEF ORTALAMADIR
Bir de madalyonun bir diğer yüzü var. Enflasyon, ekonomideki çeşitli fiyatların belli bir ağırlıkla alınmış ortalamasındaki artıştır. Bu fiyatlardaki değişmelerin bir bölümü iç dinamiklerden kaynaklanır, bir bölümü de petrol fiyatlarında olduğu gibi dışarıdan ithal edilebilir. Merkez Bankası ortalama enflasyonu hedeflemektedir.
İç dinamiklerin etkilediği fiyatlardaki oynamalar elbette iç dinamiklerin enflasyon yaratıp yaratmadığı konusunda bilgi verecektir. Ama, dışarıdan ithal edilen enflasyona Merkez Bankası "benim işim değildir" diye kayıtsız kalamaz. Dışarıdan ithal edilen enflasyon yükseliyorsa, iç dinamiklerle üretilen enflasyon belli bir ortalamayı tutturmak için daha düşük olmak zorundadır.
Ekonomide maliyetsiz politika yoktur. Dışarıdan ithal edilen enflasyonun artması iç dinamikleri de değiştirecektir. Bu konuya gelecek hafta gireceğim.