EKONOMİ alanında standart yaklaşımımız "günü kurtarmak" biçiminde özetlenebilir. İlk kez, 2001 sonrasında "günü kurtarmak" yerine "yılları kurtarmak" yaklaşımı benimsenmiştir. O da bir yere kadar yapılabilmektedir.
Günü kurtarmaya yönelik politikalar genellikle çabuk çözümleri getirebilirler. Ama, günün sıcaklığı bitip işler yoluna girdiğinde, geçmişte çözüm olan yaklaşımlar sorun olmaya başlarlar. Yani, günü kurtaran çoğu politikalar aslında sistemi bir ölçüde çarpıtan politikalardır. Çoğu zaman da, geri dönüşü çok zor ya da olmayan politikalardır.
ÖRNEKLER
İkinci Dünya Savaşı sonrasında çıkarılan varlık vergisi belki günü kurtarmıştır. Ama, verginin tabiatı ve uygulama biçimiyle, Türkiye’de vergi verme ahlakını alt-üst etmiştir. Bu vergi sayesinde "devletten kaçmak" ya da "devlete hiç görünmemek" bir iş stratejisi haline gelmiştir. Daha sonraki yıllardaki farklı uygulamalarla birlikte varlık vergisi olayının olumsuz sonuçları bugün dahi yaşanmaktadır.
Döviz kıtlığı döneminde yurt içinde oturanların bankalarda döviz hesabı açmalarına olanak verilmesi aslında günü kurtaran politikalara iyi bir örnektir. 1984 yılında Türkiye’de oturanların bankalarda döviz hesabı açabilmesiyle döviz kıtlığı bir ölçüde önlenmiştir. Sistem dışındaki dövizlerin önemli bir bölümü sisteme girmiştir. Bu olgu "ceplerdeki dövizler ekonomiye kazandırıldı" diye tanıtılmıştır.
Bu yolla "para ikamesi" olgusu hem kolaylaşmıştır hem de teşvik edilmiştir. Döviz tutmanın getirisi azaltılacağına, Türk Lirası tutanların getirileri artırılacağına, ki ikisi bir arada ancak fiyat istikrarını sağlayarak olur, döviz hesapları devreye sokularak enflasyonla yaşamak kolaylaştırılmıştır. Gün kurtarılmıştır, ama bugünler için engeller yaratılmıştır.
Halbuki, şimdi istikrar için çabalarken, önümüzdeki en büyük engellerden biri "para ikamesi" olgusunun ortadan kaldırılamamış olmasıdır. Fiyat istikrarına giden yolda, "para tabanı" artık Merkez Bankası’nın tam kontrolünde değildir. Dövizin para tabanının önemli bir parçası olmasıyla Merkez Bankası açısından taban kayganlaşmıştır.
Günü kurtaran bir başka örnek 1994 yılında birkaç bankanın zor duruma düşmesiyle sistemi rahatlatmak için bankalardaki tasarruf mevduatlarına sınırsız devlet güvencesi verilmesidir. Bu yolla sistem rahatlamıştır. Ama, mevduat sahipleri açısından "banka riski" diye bir şey ortadan kalkmıştır. 2001 yılına gelirken bankacılık sektöründe yaşanan komikliklerin ardında "mevduatlara sınırsız güvence" olgusunun katkısı herhalde fazla abartılamaz. Bankacılıkta bir ahlak çöküntüsü yaşanmasına yol açılmıştır.
Örnekler çoğaltılabilir. Günü kurtaran politikaların en büyük özelliklerinden bazıları zamanında kolay devreye girmesi, sorunlara çözümmüş gibi görünmesi ve kısa dönemde olumsuz görünen sonuçları olmamasıdır.
GEÇMİŞ ENFLASYON
Benzer bir olguyla bugünlerde karşılaşmak üzereyiz. Enflasyonun inme eğiliminde olduğu günlerde ileriye dönük beklentiler paralelinde ücret ayarlamalarına karar verilen toplu iş sözleşmelerinde geçmiş enflasyonun ücret ayarlamalarından yüksek olması durumunda "enflasyon farkı" verilmesi kolay bir çözüm olmuştu.
Şimdi, işlerin biraz karışmasıyla, bu şart devreye girmek üzere. Ama, geçmişte kolay gibi görünen bir çözümün bugün yaratacağı olumsuzluklar yalnızca toplu iş sözleşmelerinin taraflarıyla kısıtlı kalmayabilecektir.