Gelişmekte olan ülke ekonomilerindeki düzelme ne kadar kalıcı

Bir açıdan bakıldığında, her şey çok iyi gidiyormuş gibi görünüyor. Dünyanın bütün bölgelerinde ekonomik büyüme tarihsel ortalamaların üzerinde gerçekleşiyor.

Enflasyon birçok ülkede düşme eğiliminde görünüyor. Döviz rezervleri artıyor. Birçok ülkenin parası gelişmiş ülkelerin paralarına göre değer kazanıyor. Dış borçlanmalarında faiz farkı (Amerikan bonosu faizi üzerine ödenen ek faiz) düşüyor.

Petrol fiyatları artıyor. Ama, birçok gelişmekte olan ülke için bu bir tehdit değil, önemli bir fırsat yaratıyor. Diğer hammadde fiyatları da artıyor. Aynı şekilde, bu da birçok gelişmekte olan ülke için bir sorun yaratmıyor.

Küresel düzeyde para çok bol. Küresel para gidecek yer arıyor. Doğal olarak, gözlenen olumlu gelişmelerin ne kadarının küresel para bolluğundan geldiği ne kadarının ülkelerin uyguladıkları ekonomi politikaları sonucunda oluştuğu önemli bir soru haline geldi. Yani, küresel para bolluğu olmadan da gelişmekte olan ekonomiler bugünkü performanslarını devam ettirebilirler mi?

DURUM HER YERDE AYNI

Gelişmekte olan ülkelerdeki temel eğilimler şöyle özetlenebilir:

Çin ekonomisi alınan bazı göstermelik önlemlerle soğuyacakmış gibi bir görünüm verdi. Halbuki, görünüm yanıltıcıydı. Çin ekonomisi büyümeye devam ediyor. Her zamanki gibi, Çin politikası ‘çok geç ve çok yetersiz’ (too late, too little) olarak devreye girdi.

Çin’in de önemli bir biçimde katkı yaptığı hammadde talebi devam ediyor. Dolayısıyla, petrol dahil, hammadde fiyatları artıyor. Latin Amerika bu gelişmelerden olumlu etkileniyorlar. Arjantin dahi dahil, bütün bölgede büyüme artıyor. Cari işlemler dengesi fazla veriyor. Döviz rezervleri birikiyor. Paraları değer kazanıyor. Kamu maliyesi düzeliyormuş izlenimi veriyor.

Çin dışındaki Asya ekonomileri de olumlu bir görünüm sergiliyorlar. Onlarda da enflasyon düşüyor. Paraları değer kazanıyor. Döviz rezervleri artıyor. Son dönemlerde Güney Kore’nin cari işlemler fazlası azalırken, Tayland’ın cari işlemler dengesi açık vermeye başladı. Ama, enflasyon bu ülkelerde de kontrol altında.

Dikkat edilirse, dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşananlar cari işlemler dengesi hariç olmak üzere Türkiye’deki gelişmelere çok benziyor. Yani, başka yerlerde ne oluyorsa, yaklaşık bizde de aynı şey oluyor. Bu benzerliğin arkasında küresel paranın bolluğunun oynadığı rolü küçümsemek çok gerçekçi bir yaklaşım değildir.

REEL FAİZLER

Tüm gelişmekte olan ülkelerin benzer bir diğer tarafı tümünün gündemlerindeki yapısal reformları savsaklamasıdır. ‘Nasıl olsa işler iyi gidiyor’ yaklaşımı içinde siyasi otoriteler ekonomideki olumlu eğilimleri kalıcı yapıcı yapısal reformları devreye sokmaktan çekiniyorlar. Her zamanki gibi, siyasiler olumlu gelişmelerin tümünü kendi marifetleri sanıyorlar.

Bu yaklaşımın fiyatını da ödüyorlar. İşlerin iyi gittiği gözlenen ülkelerin çoğunda reel faizler yüksek. Aynı bizde olduğu gibi, Brezilya’da da, Meksika’da da, Kore’de de, Tayland’da da, Malezya’da da reel faizin yüksekliğinden şikayet ediliyor. Yani, bir şekilde, mali piyasalar, işlerin iyi gittiğini görüyor, ama iyi gidişin kalıcı olup olmadığından şüphe duyduğundan risk primini yüksek tutarak reel faizlerin yüksek kalmasını sağlıyor.

Yalnızca bu gözlem dahi bugünkü küresel bazdaki iyi gidişin küresel paranın bolluğundan kaynaklanıp fiyat istikrarı içinde sürdürülebilir büyümenin sağlanabilmesi için yapısal reformların önemini gösteriyor.

Devam edeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları