SON yıllarda Türkiye gelişmekte olan piyasaların önemli üyelerinden biri haline geldi.
Dolayısıyla, gelişmekte olan piyasalara yönelik genel tavrın Türkiye’ye yansıması artık hem kolaylaştı hem de çabuklaştı.
Son üç-dört gündür küresel piyasalarda gözlenen gelişmeler bir açıdan oldukça ilginç. Galiba, küresel piyasalarda biraz da gecikmiş bir tepki gözlüyoruz.
Bir buçuk yılı aşkın bir sürede Amerikan Merkez Bankası faizleri yüzde 2’den yüzde 4.5’e getirdi. Avrupa’da faizler son beş ayda yüzde 2’den yüzde 2.5’e geldi. Ama, bu dönem içinde gelişmekte olan piyasalara yönelik olarak yatırımcıların iştahında bir azalma olmadı. Aksine, yatırımcıların iştahı arttı.
Amerika’da uzun vadeli Hazine bono faizlerinin artması küresel yatırımcıların kafasını karıştırdı. Panik havasında olmasa da, gelişmekte olan piyasalardan biraz çıkışlar yaşanmaya başladı. Türkiye de bu eğilimden nasibini aldı. Kurlar yükseliyor. Faizler artıyor. Borsa düşüyor. Türkiye’nin yurt dışında ihraç ettiği tahvillerin fiyatı gerileyip faizleri artıyor.
Bu haftanın ilk üç gününde finans piyasalarındaki hafif kıpırdanmalar dahi, daha kapsamlı bir portföy hareketinin gelişmekte olan piyasalarda neler yaşanabileceği, ne denli çalkantılar olabileceği konularında bir fikir vermeye yetiyor. Bu nedenle, gelişmekte olan piyasaları izlemek Türkiye ekonomisinin potansiyel risklerini ölçmek için her zamankinden daha önemli hale geldi. Küresel riskler artarken, ülkemize yönelik risklerin idaresi çok daha önemli olmaya başladı.
RİSKE AÇIKLIK
2005 yılında gelişmekte olan piyasalara tahminlerin üzerinde yabancı mali sermaye girdi. Geçen yıl bu piyasalara akan 360 milyar dolara yakın sermayenin (1996 yılındaki rekordan daha büyük) bu yıl 320 milyar dolar civarına inmesi bekleniyor. Sermaye akımlarında en fazla azalış Avrupa’daki gelişmekte olan piyasalarda bekleniyor (15 milyar dolar). Buna karşılık, Avrupa’nın cari işlemler fazlasının 19 milyar dolardan 3 milyar dolara inmesi bekleniyor. Asya/Pasifik bölgesinde ise cari işlemler fazlasının artması bekleniyor.
Ekonomik büyümenin genelde gelişmekte olan piyasalarda yüzde 5.9 dolaylarında sabit kalacağı tahmin ediliyor. Ama, ekonomik büyümenin Avrupa’da düşerken, Latin Amerika ve Asya/Pasifik bölgesinde değişmeyeceği, Afrika/Ortadoğu bölgesinde ise yükseleceği öngörülüyor.
Gelişmekte olan ülkelerde döviz rezervleri artışının genelde hızlanacağı düşünülüyor. Rezerv artışlarının Avrupa ve Latin Amerika’da yavaşlayacağı, Asya/Pasifik ve Afrika/Ortadoğu bölgelerinde hızlanacağı tahmin ediliyor.
Bu resimden bölgesel olarak Avrupa ve Latin Amerika’daki gelişmekte olan piyasaların risklere daha açık olabileceği çıkıyor. Avrupa’nın özellikle cari işlemler dengesi rakamlarını bozan ülke Türkiye. Latin Amerika’da Brezilya, Avrupa’da da Türkiye riske daha açık olmaları açısından yakından takip edilmesi gereken ülkeler konumunda.