TÜRKİYE ekonomisindeki eğilimler açısından, mayıs ayı bir kırılma noktasıdır. Geçmiş ekonomik verilere bakarak ileriye yönelik tahminler üretmek neredeyse olanaksız hale gelmiştir. Tahminlerde kullanılabilecek parametreler değişmiştir.
Örneğin, geçmiş dört yılın fiyat endekslerine bakarak ileriye dönük enflasyon tahmini yapmak zorlaşmıştır. Geçmişteki fiyat endeksi verileri göreli olarak istikrarlı döviz kurları altında oluşmuştu. Döviz kurlarındaki belirsizlikler karşısında fiyat endekslerinin tepkisi konusunda şimdilik fazla bir bilgimiz yok. Bu alanda 2001 yılı öncesi verileri kullanmanın da çok fazla yararı yok.
Aynı şekilde, döviz kurlarındaki ani değişmelerin genel fiyat düzeyine yansıması konusunda da fazla bir şey söyleyebilecek durumda değiliz. Çünkü, 2001 sonrasında göreli olarak istikrarlı ve aşağı yönde giden döviz kurlarına genel fiyat düzeyinin tepkisini biliyoruz. Döviz kurlarının kısa sürede yüzde 20 arttığı bir ortamda genel fiyat düzeyinin nasıl bir tepki vereceğini (büyüklük ve zaman açısından) şimdi öğrenmeye başlıyoruz.
DIŞ AÇIKLAR AZALACAK
Bundan böyle her ay yayınlanan çeşitli ekonomik veriler birçok açıdan bizleri şaşırıcı nitelikte olacaklardır. Öncü haberlere göre, mayıs ayında ihracat artışı sevindiricidir. Ama, bunu mayıs ayındaki döviz kuru oynamalarına bağlamak çok sağlıklı değildir. İhracatın döviz kurları değişmelerine bu denli hızlı tepki vermesi beklenemez.
Aynı şekilde, döviz kurlarındaki oynamaların enflasyona etkisi de haziran ve temmuz aylarında çok daha açık bir biçimde ortaya çıkacaktır. Mayıs ayı enflasyonu nisan enflasyonunun devamıydı. Döviz kurlarındaki kıpırdamanın etkisi henüz fiyat endekslerine tam olarak yansımış diyemeyiz.
Bizleri şaşırtabilecek bir diğer alan ise dış ticaret ve cari işlemler açıkları olacaktır. Nisan ayında dış ticaret açığının 5.2 milyar dolar gerçekleşmesi ileriye dönük olarak hiçbir ipucu vermemektedir. Yılın ilk dört ayına yönelik verilere bakarak dış ticaret açığının bu yıl patlayacağını düşünmek çok anlamlı değildir. Aksine, yılın geri kalan bölümünde ithalatın çok keskin bir biçimde düşüşüyle beraber geçen yılın altında bir dış ticaret açığı oluşması olasılığı oldukça fazladır. Aynı paralelde, cari işlemler açığı da bu yıl düşebilir.
Kısacası, önümüzdeki dönemde artan enflasyon, düşen dış ticaret ve cari işlemler açıkları ile birlikte hızlı bir biçimde yavaşlayan bir ekonomi görme olasılığımız çok fazladır. Halbuki, mayıs ayı başına kadar birçok ekonomik veri bu yönde bir işaret vermiyordu.
EKONOMİ POLİTİKALARI
Döviz kurlarındaki oynaklık başladığından beri, özellikle IMF tarafından, "Türkiye’de iç talep büyümesinin kontrol edilmesi gerektiği" yönündeki tavsiyeler artmaya başladı. Bu öneriler cari işlemler açığındaki artışın hızını kesmek için altı ay önce ya da bir yıl önce geçerliydi. Döviz kurları sayesinde zaten iç talep artışı ciddi bir biçimde frenlenecektir. Dolayısıyla, cari işlemler açığının artmasına yönelik olarak yapılacak bir şey kalmamıştır. Yaratılan ortam bu sorunu kendiliğinden çözüm yoluna koyacaktır.
İç talep kontrolü enflasyonist baskıları önleme açısından düşünülüyorsa, bunun da zamanı geçmiştir. Önümüzdeki dönemde enflasyondaki kıpırdama daha çok iç talep büyümesinden değil, maliyet artışlarından kaynaklanacaktır. Enflasyon açısından, iç talep kontrolü geçmişte geçerli olan bir yaklaşımdı. İç talep artışı nisan ve mayıs aylarındaki enflasyonda etkiliydi. Haziran ayı ile birlikte enflasyonda farklı dinamikler devreye girecektir.
Bu aşamada, iç talebi kısma yönünde uygulanacak politikalar ekonomik faaliyetlerdeki durulmayı daha da derinleştirici etkiler yapabilecektir.
Ekonomi politika uygulamalarının, teknik olduğu kadar, sanat tarafı da fazladır. Belli bir dönemde doğru olan politikalar başka dönemlerde doğru olmayabilmektedirler. Cari işlemler açığını azaltma amacıyla iç talep kontrolüne yönelik politikalar da bu aşamada zamanı geçmiş politikalardır. Enflasyon ise önümüzdeki dönemde büyük ölçüde beklentiler ve maliyet artışlarıyla şekillenecek gibi görünmektedir.