Fiş toplama ve vergi iadesi

1985 yılında uygulamaya geçen "vergi iadesi" sistemi aslında devrim niteliğinde bir yaklaşımdı.

Sistemin özü vergi mükelleflerinin, yine vergi mükellefleri tarafından denetlenmesini kolaylaştırmaya dayanıyordu. Ekonomik faaliyetlerin kayıt içine alınmasını yönünde küçümsenmeyecek bir gelişmeydi.

1980’li yıların sonlarıyla 1990’lı yıllarda yaşanan iktisadi sorunlara çözüm zorlaştıkça, önlemlerin kolayına kaçıldı. Giderek artan bütçe harcamalarının vergi gelirleriyle karşılanması giderek olanaksız hale gelince, esnekliği varmış gibi olan harcamaların kısılması tercih edildi. Bu kalemlerden en kolayı da vergi iadesini kaldırmak ya da kuşa çevirmekti. Bu yaklaşımı zamanında IMF ve Dünya Bankası da çok destekledi. Ama, hataydı.

Alternatifsizlikler içinde, vergi iadesi sisteminin kaldırılması birçok kesimin kulağına hoş geldi. Büyük resim gözden kaçırıldı.

PAZARLIK UNSURU

Vergi iadesi sistemi önce kuşa çevrildi
. Şimdi de kaldırıldı. Belki kaldırıldı demek çok doğru değil. Yerine, toptan bir vergi indirimi getirildi. Ama, kaldırılanla yerine konan aynı şeyler değil.

2001 yılı sonrası kamu finansmanının iki yakasını bir araya getirmek için dolaylı vergilere ağırlık verildi. Vatandaşlar ilk kez bu denli ciddi bir biçimde devlete vergi verdiklerinin bilincine vardılar. Vergiden kaçınmanın yollarını aramaya başladılar. Buldular da. Yaptıkları alımlar karşılığında fiş ya da fatura talep etmeyerek ödeyecekleri dolaylı vergileri, yaptıkları alımların fiyatının pazarlığında kullanmaya başladılar. Fiş ya da fatura istemeyenler için malların fiyatları üzerindeki dolaylı vergiler kadar ucuzladı.

Beyanname yoluyla ödenen doğrudan vergilerden kaçınmanın kolay olduğu bir ekonomide dolaylı vergilerden de kaçınmak kolay olmaktadır. Türkiye’de de yaşanan buydu. Ama, böyle bir ortam "vergi iadesi" sistemini tümden ortadan kaldırmak için yeterli bir neden değildi. Aksine, vergi iadesi sistemi sayesinde vatandaş ilk kez vergi otoritesiyle sıcak bir ilişki içine girmekteydi. Konunun bu yanı ihmal edildi.

Vergi iadesi sistemi, şekli ve kapsamı ne olursa olsun, modern vergiciliğin temel şartlarından biridir. Vatandaşın devletle hesaplaşması, bir hesap mutabakatı yapmasıdır. Bu yolla hem gelirler hem de harcamalar ortaya konur. Verilen vergi fazlaysa, devletçe iade edilir. Eksik vergi verilmişse, mükellef kalan borcunu devlete öder. Bizdeki uygulandığı biçimiyle, "vergi iadesi" tüm mükellefleri beyannameye geçirmenin bir aşamasıydı. Bu aşama ortadan kaldırıldı. Yerine de benzer bir şey koyulmadı.

BİZ AKILLI, ONLAR APTAL

Hiçbir ülkede vergi mükellefleri güle oynaya vergi vermezler
. Vergi kaçağı her ülkede vardır. Ama, vergi kaçağı göreli olarak az olan ülkelerde mükelleflerin doğruya yakın vergi vermesinin arkasında korku ve vergi sisteminin mükelleflere sağladığı "kötünün iyisi" cinsinden olanaklar vardır.

Bir mükellefin harcamasının bir başka mükellefin cirosunun bir parçası olması gerçeği sıkça kullanılan bir denklemdir. Vergi iadesi sistemi, kapsamı ve yöntemi nasıl olursa olsun, bu denklemin kullanılmasını kolaylaştıran bir uygulamadır. İleri aşamalarında, sosyal içerikli teşvik mekanizmalarının da an unsurlarındandır. Vergi iadesi kaldırılarak bu denklemin perakende ayağı bir anlamda koparılmıştır.

Bizler vergiden kaçınıyoruz ya da vergi kaçırıyoruz da akıllıyız, vergisini doğruya yakın veren ülkelerin vatandaşları aptal mı? Elbette değil. Biz yeteri kadar korkutulmuyoruz ve vergi sistemimiz vergi vermemeyi, vermekten çok daha fazla özendiriyor olmalı. Kuralların kendileri kadar, uygulanmaları da önemli oluyor.
Yazarın Tüm Yazıları