Finans piyasaları hem memnun hem kaygılı

GELİŞMEKTE olan piyasalara (emerging markets) akan paranın bu yıl 350 milyar doların üzerinde olacağı tahmin ediliyor.

Finans piyasaları ellerindeki paraları nereye koyacaklarını bilemiyorlar. Dolayısıyla, birçok ülkede şirketlerin fiyatları da giderek artıyor. Bu gelişmeyi Türkiye’de de çok açık görüyoruz.

Daha düne kadar bizdeki bankaların öz kaynaklarının iki katının üzerinde yabancılara satılmasına hayret ediyorduk. Halbuki, Slovakya gibi yapısal reformlarını da yapıp reel faizleri makul düzeylere düşürmüş ülkelerde bankaların fiyatı öz kaynaklarının üç katını geçmiş durumda.

Rusya’da öz kaynağının dört katı fiyatına banka alan büyük yabancı bankalar var. Bu bankalardan bazıları Türkiye’de geçen yıl öz kaynağın iki katından düşük fiyatlara pahalı diyorlardı.

UYARILAR

Yalnızca küresel para bol değil
. Küresel parayı çeviren ve yönlendiren finans kuruluşlarının karları da patlamış durumda. Amerikan bankaları bu yıl belki de tarihlerinin en yüksek karlarını elde ediyorlar.

Yalnızca başkalarının paralarını değil, finans kuruluşları, kendi paralarını da nereye koyacaklarını bilemiyorlar. Bir tahmine göre, birçok Amerikan finans kurumu borsadan kendi hisse senetlerini almayı (Amerika’da bu mümkün) planlıyor. Doğal olarak, Amerikan bankacılar da hayatlarından memnunlar. Yıl sonunda karlar üzerinden alacakları ikramiyeleri düşünüyorlar. Bu gelişmeler uluslararası finansçıları daha da iyimser yapıyor.

Tecrübeli bankacılar konuya biraz daha temkinli yaklaşıyorlar. IIF (Institute of International Finance) Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve gelişmekte olan piyasaların duayeni denebilecek Bill Rhodes Washington’daki IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları sırasında ilginç bir gözlemde bulundu.

1996 yılında da gelişmekte olan piyasalara akan para 300 milyar doları geçmişti. Finans piyasaları her şeyin iyi gittiğini sanıyorlardı. Birden bire Asya Krizi ile tanışıldı. Ardından da, Rusya patladı. Bankacıların sorumsuzca kararlar almamaları gerektiğini vurguladı. Kısacası, ‘tokadın nereden gelebileceği belli olmuyor’ dedi.

Benzer bir uyarıyı IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları için Washington’da bulunan G-7 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları yaptı. Gelişmekte olan piyasalara verilen borçlarda faiz çok düştü. Amerikan bonolarına göre, gelişmekte olan piyasaların ödedikleri faiz farkı yüzde 3’ün biraz üzerinde.

Faizlerin düşüklüğü borç verenleri gelişmekte olan piyasalara iterken, borç alanların da iştahını açıyor. Çok da iktisadi anlamı olmayan harcamalar bu yolla finanse edilebiliyor. G-7 yetkilileri, sorumsuzca borçlanmamaları için gelişmekte olan ülkeleri uyardı. Uyarının işe yaramayacağını onlar da biliyorlar. Piyasalar coşmuş durumda. Ama, coşku bir kaza getirirse pisliği temizlemek yine G-7 ülkelerine ve onların kontrolündeki IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlara düşecek.

BAHANELER

Piyasadaki coşkuyu körükleyen bir diğer unsur da bankacıların bugün yaşananların 1990’lı yılların ortasında yaşananlardan faklı olduğuna kendilerini inandırmış olmaları
. Bankacılara göre, gelişmekte olan piyasalarda uygulanan ekonomi politikaları bugün geçmişe göre çok daha sağlam. Gelişmekte olan ekonomiler bugün şoklara karşı çok daha dayanıklı durumdalar.

Görüntünün böyle olmasının ne kadarının kendilerinin yönelttiği paraların bu ekonomilere akmasında kaynaklandığını analiz etmek isteyen pek fazla insan yok. Bu konuları dile getirmek isteyen G-7 ülkelerinin yetkililerinin çıkışları dahi ‘pişmiş aşa su katmak’ olarak nitelendiriliyor.
Yazarın Tüm Yazıları