DÜNYA ekonomisi 1800’lü yıllara kadar çok önemli bir büyüme kaydetmedi. Ama, 1800’lü yıllarla beraber ekonomik büyüme dünyada çok büyük bir çıkışa geçti.
Ekonomik büyümenin çıkışa geçmesiyle fakir ile zengin arasındaki fark da aynı hızda açıldı. 1800’lü yılların başında, kişi başına gelir açısından fakir ülkelerle zengin ülkeler arasındaki fark 1’e 4 gibiydi. 2000’li yıllara geldiğimizde bu fark 1’e 20 oldu.
FAKİRLER ARTIYOR
Son 200 yılda Kuzey Amerika kıtasındaki kişi başına ortalama yıllık milli gelir büyümesi yüzde 1.7 oldu. Bu oran Japonya’da 1.9, Batı Avrupa’da yüzde 1.5, Doğu Avrupa ve Latin Amerika’da yüzde 1.2, Asya’da yüzde 0.9 ve Afrika’da yüzde 0.7 oldu. Yıllık bazda, farklı kıtalardaki ekonomilerin büyümeleri çok farklı değilmiş gibi görünse de, yıllık bazdaki küçük fark 200 yıllık bir sürede çok büyük farklara neden olmaktadır. Zengin ile fakir ülkelerdeki kişi başına gelirin 1800’lü yıllardan bu yana bu denli açılmasının ardında bu gerçek vardır.
Dünyada 6.5 milyar civarında insan yaşamaktadır. Toplam dünya nüfusunun altıda biri yüksek gelir grubundadır. Onun altındaki 2.5 milyar kişi orta gelir grubunda kabul edilebilir. Orta gelir grubunun altındaki 1.5 milyar kişi fakirdir. Bu insanlar yaşamlarını ancak sürdürebilmektedirler. En alttaki bir milyar kişi, yani dünya nüfusunun altıda biri fakirin de fakiridir.
Dünya Bankası iktisatçılarından Shaohua Chen ve Martin Ravallion’un hesaplarına göre, günde 1 dolardan az geliri olan (fakirin de fakiri) insanların toplamı son yirmi yılda 1.5 milyardan 1.1 milyara düştü. Bu gelir grubundaki insanların sayısı Asya kıtasında 1981 yılında 800 milyonken, 2001 yılında 250 milyona düştü. Ama, Orta Afrika’da fakirin fakiri insan sayısı 1981 yılında 150 milyonken, 2001 yılında 300 milyona ulaştı. Fakirin de fakiri insan sayısı dünyanın hemen her yerinde azalırken, Orta Afrika’da artıyor.
2001 yılında Asya kıtasındaki insanların yüzde 16’sı (1981’de yüzde 57 idi) fakirin de fakiri olarak kategorize edilirken, Orta Afrika’da yaşayanların yüzde 45’i (1981’de yüzde 41’i) fakirinde fakiri durumundalar.
İLK BASAMAK
Bu insanların dünyanın ekonomik büyümesinden pay alması (adil pay almasını kastetmiyorum) mümkün değil. Çünkü, bu insanlar temel ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz
durumdalar. Temiz suları yok. Yeterli beslenemiyorlar. Bu insanlar aç. Eğitim olanakları sıfıra yakın. Hemen hepsi hasta. Sıtma ya da AIDS’den genç yaşta ölüyorlar.
Hayat beklentisi, Zambiya ve Zimbabwe’de 37, Uganda’da 43, Swaziland’de 40, Somali’de 46, Sierra Leone’de 45, Rwanda’da 39, Nijer’de 41, Nabimya’da 42, Malavi ve Mozambik’te 37, Etiyopya’da 45, Fildişi Sahilleri’nde 45, Kongo’da 47, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde 44, Botswana’da 39, Angola’da 38 olduğunu okursanız şaşırmayın.
Kısacası, bu insanlar ekonomik faaliyetin içine giremiyorlar. Ekonomik faaliyetin içine giremeyenlerin ekonominin büyümesinden pay alabilmesi elbette düşünülemez. O halde, bu insanların ekonomik faaliyete katılmalarını sağlayacak ortamın yaratılması öncelikli bir konu haline gelmektedir. Ekonomik faaliyetin artması bu anlamda ikinci plandadır.
Yıllar önce A.O. Hirschman’ın ortaya attığı tabirle, bu insanlar ekonomik kalkınmanın eşiğini atlayıp kalkınma merdiveninin birinci basamağına henüz ulaşamalıdırlar.