NİSAN ve mayıs aylarında enflasyon verileri moralleri bozdu. Yıl sonu için yüzde 5 olarak hedeflenen enflasyon yılın ilk beş ayında yüzde 4.5 oldu. Enflasyon hedefinin tutmayacağı belli oldu da, acaba enflasyon nerede duracak?
Son aylarda ters bir dalgaya tutulduk. İyi veriler beklentileri iyileştirip daha iyi dengelerin oluşmasına yardımcı olurken, şimdi, olumsuz verilerin körüklediği kötümser beklentilerle ekonomik dengeler kötüleşme eğilimi gösteriyorlar.
Ekonomi politikalarının olumsuz verilere karşı nasıl bir tepki vereceği konusundaki belirsizlikler hem beklentileri daha da bozuyor hem de finans piyasalarındaki fiyat oynaklıklarını artırıyor. Doğal olarak, genel hava reel sektöre de yansıyor.
GÖRÜNTÜ BOZULUYOR
Fiyat istatistikleri mevsimsel hareketler gösterirler. Enflasyonda son aylarda yaşanan yükselişleri mevsimsel hareketlere bağlamak enflasyonun ardındaki dinamikleri görmezlikten gelmek dememektir. Enflasyon genelde parasal bir olgudur. "Para" kavramını içermeyen bir enflasyon analizi tümden sakattır.
2003 ve 2004 yıllarında Merkez Bankası’nın bilançosu neredeyse hiç büyümedi. Yani, Merkez Bankası net bazda para basmadı, ek yükümlülük üretmedi. Ama, 2005 yılının eylül ayından itibaren Merkez Bankası bilançosu çok hızlı büyümeye başladı. Günlük veriler kullanılarak elde edilen aylık ortalamalar bazında, grafikten de görüldüğü gibi, Merkez Bankası bilançosu mayıs ayı itibariyle yıllık yüzde 42 oranında büyümeye devam ediyor.
Merkez Bankası bilançosundaki değişmelerin enflasyon üzerindeki etkileri üç ile altı ay arasında gerçekleşiyor. Geçen eylül ayından beri büyümeye başlayan Merkez Bankası bilançosunun enflasyona olumsuz etkisi bu yılın ilk aylarından beri bekleniyordu. Enflasyon bu yılın ocak ayında küçük bir sıçrama yaptı, ama duruldu. Nisan ayı ile başlayan göreli yüksek enflasyon süreci bir anlamda geçmişle karşılaştırıldığında gecikmiş bir tepkiydi. Ama, tepki geçmişe göre daha sert görünüyor.
Mayıs ayı enflasyonu aslında eylül ayından bu yana artmaya devam eden Merkez Bankası bilançosuna tepkinin bir devamıdır. Genel izlenimin tersine, mayıs ayı enflasyonunda kurlarda yaşanan yükselişlerin olumsuz etkileri tam olarak yansımamıştır. Kurların etkisi haziran ve temmuz aylarında çok daha açık bir biçimde görülecektir. Bir başka ifadeyle, haziran ve temmuz enflasyon rakamları hem Merkez Bankası bilançosunun büyümesine tepkileri hem de kurlardaki sıçramanın etkilerini içereceklerdir. Kısacası, ileriye dönük enflasyon görüntüsü hiç de iç açıcı değildir.
ALTERNATİFLER
Enflasyon hedeflemesine geçildiği daha ilk yılın başında böyle bir manzara ile karşılaşmak hiçbir merkez bankası açısından hoş değildir. Doğal olarak, Merkez Bankası bir ikilem içindedir. Bir açıdan, yükselen enflasyona tepki olarak faiz artırımı, beklentileri daha da kötüleştirip dengelerin daha da kötüleşmesine katkıda bulunabilecektir. Hatırlanacak olursa, geçmişte Merkez Bankası faizleri indirdikçe piyasalara iyimser beklentiler aşılamıştı. Şimdi, bu sürecin tersi söz konusu olabilecektir. Bu konuya yarın döneceğim.
Bir diğer açıdan, Merkez Bankası’nın hiçbir şey yapmayıp gelişmeleri seyrediyor görüntüsü vermesi piyasalar tarafından bir aczin ifadesi olarak yorumlanıp beklentiler yine kötüleşebilecektir. Merkez Bankası enflasyona odaklandığını gösterecek bir girişim yapmak zorundadır. Aksi taktirde, Merkez Bankası’nın erozyona uğramakta olan itibarı giderek yok olma sürecine girecektir.
Sorunun orta vadedeki çözümü Merkez Bankası’nın bilanço büyümesini durdurmaktır. Oynaklığı artan döviz kurlarına satış yönünde müdahale bilanço büyümesini yavaşlatıcı bir etkendir. Aynı zamanda, döviz kurlarındaki oynaklığın azaltılması beklentileri de olumluya çevirecek bir gelişme olacaktır.
Bu aşamada, faiz artırımının iç talep artışını kısma yönündeki etkisi çok sınırlıdır. İç talep artışı zaten kısılma yolundadır. Faiz artırımının "haber" ve "sinyal" değeri vardır. Merkez Bankası’nın enflasyona kilitlendiğini göstermesi açısından yüklü bir faiz artırımının önemi küçümsenemez.