ŞUBAT ayı enflasyonu da yüksek çıktı. Her ay bir bahane var. Ocak ayında işlenmemiş gıda fiyatları işi bozmuştu. Şubat ayında da tütün mamullerindeki verginin artışı enflasyonu olumsuz etkiledi.
Bu ay başka bahaneler olacaktır. Örneğin, iletişim ücretlerindeki ayarlama ortalama enflasyonu olumsuz etkileyebilecektir. İşlenmemiş gıda fiyatları bir kez daha sürpriz yapabilir. Yeni mevsimlik kıyafetlerin fiyatları da bizleri şaşırtabilir. Akaryakıt zamları ulaştırma sektörü fiyatlarını olumsuz etkileyecektir.
"Enflasyon" denen, ekonomideki ortalama fiyatların bir dönemden diğerine artması makro ekonomik bir olgudur. Madde fiyatlarındaki oynamalara bakarak "enflasyon" olgusuna bilimsel bir yorum getirmek mümkün değildir. Madde fiyatlarındaki değişmeler ancak "enflasyon" olgusuna bahane üretirler.
SORULAR
2006 yılının başından bu yana enflasyon dinamiği değişmiş görünüyor. Grafikte de görüldüğü gibi altı aylık enflasyonun aylık gelişmesi yıllık bazda yüzde 9-12 arasında sıkıştı. 2004 yılından bu yana, yıllık enflasyon geçen yılın başına kadar yüzde 7-9 arasında sıkışıp kalmıştı.
Bu yılın ilk iki ayındaki aylık enflasyon rakamları 2006 ve 2007 yıllarındaki aynı dönemdeki enflasyondan daha büyüktür. 2006 yılının aynı dönemi de 2005 yılındakinden büyüktü. Bu anlamda enflasyondaki en iyi yıl 2005 yılıydı. Son iki yıldır, enflasyon hedefini düşürdükçe, enflasyon performansı kötüleşmektedir. Mart ayı enflasyonu da çok iç açıcı olmayacaktır. O halde, biz bu enflasyonu düşürecek miyiz? Düşürmeye niyetliysek, ne yapacağız?
Hedefle tutarlı bir enflasyon performansına yönelik olarak üç konuda (birbirlerinden bağımsız olmayabilirler) ayrıntılı bir araştırmaya ihtiyaç vardır:
1. Uygulamadaki para politikası hedeflenen enflasyon ile ne derece tutarlıdır?
2. Para politikası ve onun araçlarının enflasyon üzerindeki etkisi ne derece güçlüdür?
3. Enflasyon kur gelişmelerine endeksli ise, kur gelişmeleri de küresel yatırımcıların karar verdiği bir değişkense, para politikasını enflasyondan sorumlu tutup enflasyon hedeflemek ne derece gerçekçidir?
İTİBAR ZEDELENMESİ
Ağızdan çıkan enflasyon beklentilerine göre reel faiz hesabı yapılıp reel faizlerin çok yüksek olduğundan şikayet ediliyor. Geçmişte de böyle oluyordu. Örneğin, 2006 yılının ocak ayında ortalama Hazine faizleri yüzde 14 civarındayken, ağızdan çıkan beklenen enflasyona göre reel faizler yüzde 8 idi. Beklendiği gibi enflasyon yüzde 7 değil, yüzde 10 oldu. Reel faiz yüzde 3 civarında gerçekleşti. Yan, ele geçen gerçek getiri yarı yarıya düştü.
Bu deneyimden sonra, ağızdan çıkan enflasyon beklentisi ne olursa olsun, yurt içindeki yatırımcı yüzde 18-19’un altında nominal faizi kabul eder mi? Etmediğinde, yurt içindeki yatırımcılar satıcı, yabancılar alıcı olurlar. Şimdi böyle oluyor.
Böyle bir ortamda, ağızdan çıkan enflasyon beklentilerine bakarak hesaplanan reel faiz düşsün diye Merkez Bankası’nın faizleri düşürmesi tavsiye edilebilir mi? Edilirse, daha yüksek enflasyona davetiye çıkarılmış olmaz mı? Belki de, Merkez Bankası faiziyle enflasyon arasında bir ilişki olmadığı düşünülüyordur.
Enflasyonla olan mücadele giderek zorlaşıyor. Zorlaştıkça, beklentilerin baz edildiği makro ekonomik yapı bozuluyor. Bozulmanın en önemli unsurlarından biri, belki de kısa dönemde herkesin "olmayacak bir duaya amin" demesiyle, enflasyon hedefini ıskalayıp duran Merkez Bankası’nın itibarının giderek yeniden yitirilmesidir.