AMERİKA’yı ekonomik durgunluk, Avrupa’yı hem ekonomik durgunluk hem de enflasyon korkusu sardı. Amerika şimdilik gerçekleşen enflasyona ve enflasyon risklerine pek aldırış etmiyor.
Bu ülkelerde para politikaları da büyük ölçüde bu korkulara tepki veriyorlar. Amerika’da FED hızla faizleri indiriyor. Avrupa Merkez Bankası (AMB) ise faizleri sabit tutuyor. Kriz çıkmasaydı, belki faizleri daha da yükseltecekti. Kriz AMB’nın faizleri yükseltmesini şimdilik durdurdu. Avrupa’da da faizlerin inmesine yönelik Amerika’dan küçümsenmeyecek bir baskı var. Bu baskı önümüzdeki dönemde bir ölçüde sonuç verebilir.
YAPACAK NE VAR?
Merkez bankaları enflasyon analizi yaparken genellikle enflasyondaki temel eğilimlere bakarlar. Fiyat endekslerine giren bazı maddelerin fiyatlarının mevsimsel ya da geçici hareketler göstermesi merkez banaklarının mutlaka tepki vermelerini gerektirmez.
Son dönemde, Türkiye’de dahil olmak üzere, birçok ülkede temel enflasyon diye adlandırılan enflasyon rakamı yayınlanan ortalama enflasyondan daha düşük. Çünkü, temel enflasyonun dışında bırakılan gıda ve enerji fiyatlarında ciddi artışlar söz konusu. İşin tatsız tarafı, önceleri geçici olarak düşünülen bu fiyat artışları neredeyse üç yıldır bizimle beraber. Dolayısıyla, bu fiyat artışlarını artık geçici olarak niteleyebilmek de pek mümkün değil. Uzun süren bir göreli fiyat değişmesi yaşıyoruz.
Enerji ve gıda fiyatlarındaki artış ortalama enflasyona yaklaşır beklentisi içindeyken, şimdi, ortalama enflasyonun, daha yüksek gerçekleşmekte olan enerji ve gıda fiyatları enflasyonuna yaklaşabileceğinden korkuluyor. Çünkü, ücret gibi üretim maliyetlerini belirleyen unsurlar temel enflasyonu değil, ortalama enflasyonu hesaba katarak belirleniyor. Ekonomik birimlerin cebini ortalama enflasyon etkiliyor.
Ortalama ile temel enflasyon rakamları uzun süre kopuk gittiğinde para politikasının giderek artan riskler alması söz konusu oluyor. Dolayısıyla, merkez bankalarının "para politikasının etki alanı dışındaki fiyat hareketleri benim kaygım olamaz" yaklaşımı giderek geçerliliğini yitiriyor. AMB Başkanı Trichet geçen hafta para politikası faizlerini değiştirmedikleri son toplantı sonrası bu konuyu vurguladı.
IMF eski Birinci Yardımcısı, şimdi İsrail Merkez Bankası Başkanı Stanley Fisher ayak üzeri yapılan bir sohbet sırasında bizim gibi ülkelerde para politikasının giderek kolaylaştığı konusunda bir espri yaptı. Bir ironi söz konusu. Fiyat endekslerin giren malların bir bölümünün fiyatları (enerji ve gıda gibi) para politikasının etki alanı dışında. Endeksin bir başka bölümü devletin vergi ve fiyatlandırma politikalarından kaynaklanıyor. O konularda da para politikası bir şey yapamaz. Geri kalan kısım malların fiyatları da kur gelişmelerine çok hassas. O halde, dalgalı kur sisteminde merkez bankalarının enflasyonun gidişatı konusunda yapabileceği bir şey kalmamıştır!
DİNAMİKLERİ YÖNETEN
Önümüzdeki dönemde, Türkiye de dahil, tüm ülkelerde ücret gelişmeleri ve ücret artışlarının enflasyon üzerine etkileri çok daha yakından takip edilecektir. Bizim gibi ülkelerde, enflasyon hedefi ciddiye alınan bir rakam olmaktan çıkıp ücret ayarlamaları hedefe yaklaşmayı tehdit eden bir dönem başlıyor.
Örneğin, Türkiye’de son asgari ücret ayarlaması enflasyon hedefini dikkate alan bir yaklaşımla yapılmamıştır. Aynı şekilde, imalat sanayinde 2007 yılının üçüncü çeyreğinde ortalama aylık kazanç ve saat başına ücret bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11’in üzerinde artmışlardır. Ekonomik dinamikleri, kur gelişmeleri, enflasyon hedefi ya da temel enflasyon değil, ortalama enflasyon belirlemeye başlamıştır. Şimdi, benzer bir sorun Almanya’da yaşanmaktadır.