YIL sonuna yönelik bir enflasyon düzeyi hedefleniyor. Ama, hedefin oldukça uzağında kalınıyor. Önümüzdeki 12-24 ay içinde "hedefin ulaşılabilirliği" üzerine raporlar yazılıyor. Ekonomik birimlerin buna inanması bekleniyor.
Bir süre sonra konu o hale geliyor ki, hedef hep ulaşılabilir gibi görünüyor, ama hiç ulaşılamıyor. Hatta, 12-24 ay içinde hedefin altında kalınabileceği olasılığı üzerine faiz politikası oluşturuluyor. Bütün bunların üzerine ekonomik birimlerin gözlemlediği enflasyon artış eğilimine giriyor. Sade vatandaşın kafası karışıyor.
Gelişmeleri anlatmak için süslü akademik gerekçeler sıralanabilir. Ama, bu gerekçelerin hiçbiri, enflasyon hedeflemesi politikasını ciddiye almasını istediğimiz kitleler tarafından kabul edilebilir olamaz. Çünkü, ekonomik birimler, uzun süreli bir ekonomik istikrarsızlık döneminden sonra, gördüğüne inanır hale geliyorlar. Konunun bu yanı çok önemlidir.
ÇIKMAZ YOL
Kasım ayı tüketici fiyatları enflasyonu yüzde 1.95 oldu. Yıllık enflasyon yüzde 8.4’a dayandı. Büyük bir olasılıkla, 2007 yılı sonu enflasyonu yüzde 9-10 aralığında gerçekleşecek. Yani, hedefin iki katından fazla uzakta kalmış olacağız.
Enflasyonun yüksek çıkmasının ardında, artan dolaylı vergiler, su fiyatlarındaki artışlar, bozulan kamu finansman dengesi (zaten dolaylı vergiler bu nedenle artırıldı), gıda fiyatlarının önlenemeyen yükselişi ve hizmet fiyatlarındaki katılıklar sayılabilir. Bunların hepsi doğrudur.
Bazı nedenler bir kereye mahsus fiyat artışlarını getirmiştir. Dolayısıyla, bir yıl sonra aynı nedenlerle fiyatlar yine artmayacaksa, yıllık enflasyon rakamları bu bir kereye mahsus enflasyonu artıran olgulardan arınmış olacaktır. Böylece, enflasyondaki yükseklik geçicidir de denebilir. Ama, bu şekilde ekonomik birimleri ikna edemeyiz.
Hedeften bu denli uzakta kalmak hedefin ciddiyetini yok etmektedir. Enflasyon hedeflemesi politikasını laçka etmektedir. Bu yaklaşımı anlamsızlaştırmaktır. O kadar ki, Merkez Bankası’nın itibarının korunması amacıyla enflasyon hedeflemesinden vazgeçilmesi artık enflasyonla mücadeleden vazgeçilmesi olarak algılanacaktır. Yani, para politikası ciddi bir çıkmaza sürüklenmektedir.
KAFAYI TAŞA VURMAK
Böyle bir ortamda, daha başka riskler de olduğu halde, Merkez Bankası kısa vadeli faizleri daha da düşüreceği yönünde piyasaları ikna etmiş görünüyor. Piyasalar da kárlarını artıracağı beklentisiyle bu tutuma alkış tutuyorlar. Ama, ekonomik birimler gözünde enflasyon hedeflemesi politikası hızla itibar yitiriyor.Doğal olarak, Merkez Bankası’nın itibarı da aynı yönde gidiyor.
Öyle görünüyor ki, Merkez Bankası, kendi rızasıyla tespit edilen "enflasyon hedefi" ile bu hedefle tutarlı para politikasının yaratabileceği "ekonomik faaliyetlerde yavaşlama riski" arasında bocalamaktadır. 2006 yılının başına kadar böyle bir sorun yoktu. Düşen enflasyon ortamında yüksek ekonomik büyüme gerçekleşmişti.
Şimdi, diğer dışsal etkenlerle beraber, enflasyon ile ekonomik büyüme arasında kısa dönemde bir tercih yapılması gereği ortaya çıkıyor. Bu tercih zorunluluğunda, Merkez Bankası’nın enflasyon ve ekonomik büyümeye vereceği göreli ağırlık ölçüsünde enflasyon hedeflemesi ya laçka olacaktır ya da ekonomik birimler Merkez Bankası’nın enflasyon hedefi konusunda ciddi olduğunu başlarını taşa vurarak öğreneceklerdir.