Enflasyon hedefini değiştirmeye kalkışmak daha kötü olur
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
SON günlerde yeni bir tartışma başladı. Nisan ayı enflasyonunun yüksek çıkması ve döviz kurlarının artmasıyla enflasyonda hedefin tutmayabileceği endişesi yayıldı. Hedef revize edilmelidir yönünde görüşler ortaya atılmaya başlandı.
Enflasyon hedeflemesi bu yılın başından beri açık bir biçimde para politikasının üzerine oturtulduğu bir temel haline geldi. Belirlenen hedef tutturulabilir ya da tutturulamaz. Ama, işler beklendiği gibi gitmediğinde, hedef yılın ortasında değiştirilemez.
Değiştirildiğinde, para politikasının üzerine oturtulduğu temel yıkılmış demektir. Para politikasının çöktüğü ilan edilmiş olur. Merkez Bankası’nın yılın başında ekonomik birimlerle yaptığı kontrat tek taraflı feshedilmiş anlamına gelir. Bunun maliyeti ağırdır.
MALİYET
Merkez Bankası’nın güvenilirliğinin test edildiği tek kriter artık enflasyon hedefidir. Hedefi ıskalamak enflasyon hedeflemesine açık bir biçimde geçildiği daha ilk yılda Merkez Bankası’nın itibarına çok büyük bir darbe vuracaktır. Bu olası darbenin şiddeti hedefin revize edilmesiyle ya da hedefin ileri bir tarihe alınmasıyla azaltılamaz.
Benzer bir kontrat 2000 yılında da yapılmıştı. Merkez Bankası döviz kurlarının belli bir çizgide gideceğini, belli bir tarihten sonra da belli bir bant içinde dalgalanmaya bırakılacağını açıklamıştı.
Bu açıklama Merkez Bankası’nın ekonomik birimlerle yaptığı bir kontrat idi. Ekonomik birimlerin bu çerçeve içinde kararlarını almaları beklenmişti.
Merkez Bankası’nın 2000 yılı başında yapılan kontratı 2001 yılının şubat ayında tek taraflı olarak feshetmesi Merkez Bankası’nın itibarına çok büyük bir darbe vurmuştu. O dönemde doların 1 milyon 700 bin TL’yi aşmasının ardında da bu neden vardı.
Merkez Bankası 2001 yılı başında kaybettiği itibarını çok zor geri kazandı. 2001 yılından sonra her yıl ekonomik birimlerin enflasyon tahminleri Merkez Bankası’nın enflasyon tahminlerinin çok üzerinde oluştu. Doğal olarak, nominal faizler düştüğü halde, reel faizler yüksek kaldı.
Döviz kurlarındaki istikrarsızlık ve yüksek reel faizler bir anlamda kontratın bozulmasının ekonomiye maliyetiydi.
2004 yılı ile beraber kaybolan itibar geri gelmeye başladı. Ekonomik birimlerin enflasyon beklentileri ile Merkez Bankası’nın telaffuz ettiği enflasyon rakamları birbirine çok yaklaştı. 2005 yılı bu açıdan en iyi yıldı. Piyasalar Merkez Bankası’nın telaffuz ettiği rakamları beklemeye başladılar. Merkez Bankası konuşunca ekonomik birimler dinler hale geldiler. 2006 yılı da böyle başladı.
Gelinen noktada, Merkez Bankası’nın hedeflenen enflasyon doğrultusunda para politikası uygulaması kaçınılmazdır. Aksi bir tavır, çok zor kazanılan itibarı çok çabuk kaybetmek anlamına gelir. Para politikasının ciddiyetine çok büyük bir darbe vurur. Bunun anlamı daha yüksek enflasyon, istikrarsız döviz kurları ve daha yüksek reel faizlerdir. Bütün bunların özeti ekonomik büyümenin durup küçülmeye doğru yol almaktır.
ZAMAN VAR
İlk dört aylık enflasyon rakamlarına ve son dönemdeki gelişmelere bakarak devletin kendi iç işleri için enflasyon tahminini yukarı yönde değiştirmesi kafaları karıştırmıştır. Merkez Bankası’nın da tahminleri vardır. Hatta, yılbaşında çeşitli faiz gelişmelerine göre enflasyon tahminlerini Merkez Bankası kamuoyu ile paylaşmıştır. Daha önce 6 civarında olan tahminlerin yüzde 6.5’e çekilmesi bir rahatsızlık yaratmaz.
Ama, tahminlerin yüzde 7’nin üzerine çekilip Merkez Bankası’nın bu konuda bir şey yapmayacağı anlaşıldığında, ortalık karışır. Bunun sonucunda bir 2001 Krizi çıkmaz, ama para politikasının itibarı yerle bir olur. 2006 yılı enflasyonunu şekillendirebilecek para politikasını uygulamak için daha önümüzde yedi aydan fazla zaman vardır.