Enflasyon düşüyor emisyon artıyor durum normale dönüyor

MERKEZ Bankası’nın basıp piyasaya sürdüğü banknotlar toplamına emisyon denir. Türkiye uzun yıllar enflasyonun emisyon artışından kaynaklandığını düşündü. Merkez Bankası’nın piyasayı paraya boğmasıyla emisyon artışının aynı şey olduğu düşünüldü.

Halbuki, emisyonun büyüklüğü Merkez Bankası’nın etkileyebildiği, ama tam kontrolünde olan bir büyüklük değildir. Merkez Bankası’nın kontrol edebileceği büyüklük en geniş anlamıyla bilançosunun büyüklüğüdür. Toplam bilanço büyüklüğü içinde emisyonun ne kadar yer tutacağına makro ekonomik veriler ışığında Merkez Bankası’nın bastığı parayı kullanan ekonomik birimler karar verir.

BİLANÇO YAPISI

Merkez Bankası’nın piyasayı paraya boğduğu dönemlerde, aslında emisyon, en az artma eğiliminde olan bir büyüklüktür
. Çünkü, ekonomik birimler Türk parasının fazla olduğu dönemlerde Türk parasından kaçarak döviz, altın gibi değerini zaman içinde koruyabildiğini düşündüğü diğer yatırım araçlarına kayarlar. Dolayısıyla, Merkez Bankası’nın devlete kredi vererek bilançosunu şişirdiği dönemlerde emisyon fazla artmazken, Merkez Bankası’nın emisyon dışındaki diğer yükümlülükleri daha fazla artma eğilimine girerler.

İdeal bir merkez bankası bilançosunun yükümlülükler bölümünün tümüne yakını o merkez bankasının bastığı para (emisyon) olmalıdır. Çünkü, zaten para basmaya yetkili bir kurum bastığı paranın dışında yükümlülük biriktirmesinin bir anlamı yoktur. Emisyon dışında yükümlülük yaratan bir merkez bankası istemediği varlık yaratma durumunda kalmasından dolayı bu duruma düşebilir.

Kısacası, emisyon artışı tek başına enflasyon yaratmaz. Enflasyon yaratan merkez bankası bilançosunun büyümesidir. Merkez bankası bilançosu büyüdükçe de emisyonun toplam bilanço içindeki göreli ağırlığı düşer.

TÜRKİYE DENEYİMİ

Bu gerçeği Türkiye’nin son yirmi beş yıllık deneyiminden çok iyi görmekteyiz. 1980-89 döneminde ortalama emisyon 3 milyar dolardı
. 1990-99 döneminde ortalama emisyon 4 milyar dolar oldu. Aynı dönemlerde ortalama yıllık enflasyon sırayla yüzde 50 ve 71 olmuştu. 1980’lerde 100 milyar doların biraz altındayken, 1990’larda milli gelirimiz 200 milyar dolara yaklaşmıştı.

2000 ve 2001 yıllarında emisyon ortalama 4 milyar dolar civarında kaldı, ama ortalama enflasyon yıllık yüzde 53 oldu. Bu dönemde milli gelirimiz yıllık ortalama 170 milyar dolar civarında gerçekleşti.

2002 yılından sonra durum radikal bir biçimde değişti. Enflasyon düştükçe emisyon arttı. 2002 yılından bu yana enflasyon yıllık ortamla bazda yüzde 45’den yüzde 8.3’e (kasım 2005 itibariyle) geriledi. Buna karşılık, emisyon ortamla 4 milyar dolardan 12.4 milyar dolara sıçradı. Kısacası, enflasyon düştükçe Türkiye Türk parası kullanmaya başladı.

Merkez Bankası’nın bilanço büyümesi de yavaşladı. 1980 ve 1990’larda emisyonun toplam bilanço içindeki payı yüzde 15-16 civarındayken, 2000-2001 döneminde emisyonun payı yüzde 12’ye geriledi. 2002 yılında emisyonun toplam bilanço içindeki payı yüzde 9.9’a kadar gerilemişken, 2005 yılının ilk on bir ayında emisyonun ortalama payı yüzde 21.5’e kadar çıktı. Daha da çıkıyor.

Fiyat istikrarı Merkez Bankası bilançosundaki istikrardan geçiyor. Fiyat istikrarı tesis edilmeye başlandığında, Merkez Bankası bilançosunun da yapısı değişiyor. Türkiye Türk parası kullandıkça bu yapı daha da normale dönecek.
Yazarın Tüm Yazıları