Enflasyon beklentileri

BUGÜN temmuz ayı enflasyonu açıklanacak.

Ekonomik birimler kısa dönemli enflasyon beklentilerini geçmişe göre o denli artırdı ki, bugün açıklanacak enflasyon rakamlarının beklentilerin altında çıkma olasılığı artık küçük değildir. Olumlu yönde şaşırabiliriz.

Geçmişe göre daha yüksek enflasyon ekonomik birimlerce benimsendi denebilir.

Finans piyasalarının sert tepki vermemesi ve beklentilerin daha da bozulmaması açısından temmuz ayı enflasyonunun "kötü sürpriz" olarak nitelenmemesi olumlu bir gelişmedir. Ama, önümüzdeki bir ya da bir buçuk yıllık enflasyon görünümü açısından, yükselen enflasyon fiyatlama altyapısını değiştirerek enflasyonla mücadeleyi eskiye göre zorlaştıracaktır.

YENİ KATILIKLAR

2004 yılı ortasından bu yılın nisan ayına kadar enflasyon yıllık bazda yüzde 7-9 arasında sıkışmıştı
. Piyasa diliyle, yüzde 7 enflasyon bir anlamda orta dönemli bir "taban" oluşturmuş gibi görünüyordu.

Taban kırılamadı. Ama, tavanı kırdık. 2005 yılı enflasyon hedefinin 2004 yılının daha ortasında altında kalınmış gibi görünmesi belki enflasyonla mücadelede rahatlamaya neden oldu. Geriye doğru bakıldığında, 2005 yılındaki faiz indirimlerinin çok hızlı yapıldığı dahi iddia edilebilir. Bazı riskler görüldü, ama çok ciddiye alınmadı.

Artan uluslararası sermaye girişlerine tepki faizlerin düşürülmesi yoluyla verildi.

Fiyat istikrarını yakalamış bir ekonomide bu tepki doğruymuş gibi görülebilir. Ama, enflasyonla mücadele eden bir ekonomide, faizlerin düşürülmesi yoluyla sermaye girişleriyle mücadele enflasyonla mücadeleyi zorlaştırabilir, hatta olanaksız hale de getirebilir.

Galiba, Türkiye bu yanlışa düştü. İleride, geriye dönük veriler arttıkça, bu konuda daha kesin yargılara varmak mümkün olabilecektir.

Gelinen noktada, makro ekonomik politikalarda radikal bir sapmaya gidilmediği taktirde, enflasyonda ileriye dönük iki önemli risk mevcuttur. Birincisi, fiyatlandırma mekanizmalarının enflasyondaki katılığı artırmaya katkı yapabilecek bir biçimde değiştirmesidir.

İkincisi, ücret ayarlamalarının yeniden geçmiş enflasyona açıkça ya da zımni bir biçimde endekslenmesidir.

Bu risklerin gerçekleşmesi durumunda önümüzdeki dönemde enflasyon daha yüksek bir düzeyde katılaşabilecektir.

Orta dönemli yüzde 4 hedefine ulaşabilmek hem daha zor hem de daha uzun zaman alabilecektir. Diğer makro ekonomik değişkenlerdeki gelişmeler enflasyon ile mücadelenin bundan sonra ne denli ciddiye alınacağı ile yakından ilgilidir.

YENİ STRATEJİ

Söz konusu riskler karşısında, kısa vadeli faizlerin bir süre artış eğiliminde olmaları normal karşılanmalıdır. Kısa vadeli sermaye girişine önlem olarak en azından belli bir süre faiz politikasının kullanılmaması enflasyonla mücadeleye katkı yapacaktır. Ama, ekonomik büyümeden belli bir ölçüde fedakarlık yapmak kaçınılmaz olacaktır.

Böyle bir stratejinin genel seçimlerin yaklaştığı bir dönemde ne denli gerçekçi olduğu ise tartışmalıdır.

Ama, siyasi otorite siyasi açıdan puan getirebilecek girişimleri makro ekonomik politikaları çarpıtarak değil, belli bir ölçüde mikro politikalarla yapabilir. Özellikle üretimde verimlilik artışları için mikro politikalara ağırlık vermek çok akılcı görünmektedir. Bu politikaların çok kısa sürede sonuç vermesi ise çok gerçekçi değildir.
Yazarın Tüm Yazıları