Dalgalı kur uygulamasından farklı kesimler farklı biçimlerde rahatsız oluyorlar. IMF’nin zorlamasıyla 2001 Krizi sonrası dalgalı kur uygulamasına geçildi. O günden bugüne uygulama tartışılmaz oldu.
İlk kez sorumlu bir mevkide oturan bir kişi bu konuyu gündeme getirdi. Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener hiç umulmadık bir ortamda konunun tartışılması gereğini dile getirdi. Haber ajanslarından alınan bilgiler ışığında, Başbakan Yardımcısı, dalgalı kurdan çok, dalgalı kur sonucunda kurların düşüklüğünden şikayetçi gibi göründü.
Ankara’da ekonomi bürokrasisine aşina olanların çok zorlanmadan tahmin edebileceği gibi, Sayın Şener, Hazine ya da Merkez Bankası’nın görüşlerini değil, daha çok Devlet Planlama Teşkilatı’nın görüşlerini dile getirdi. Bu da normaldir diye düşünüyorum.
HANGİSİ VERİ
İstikrarsız bir ortamdan kalıcı ekonomik istikrara yaklaşırken iki önemli kural vardır. Birinci kural, ekonomik istikrar oluşurken ülkenin parası değer kazanacaktır. İkinci kural, birinci kural ekonomi politikası yapıcıları tarafından değiştirilemez.
Döviz kurları çeşitli nedenlerle enflasyon oranında artmaya devam etseydi, ekonomideki diğer her şey aynı mı kalacaktı? Örneğin, dolar kuru 1.4 YTL yerine bugün 2’ye gelmiş olsaydı, son beş yılda ekonomik büyüme yılda ortalama yüzde 7’nin üzerinde olabilir miydi? Enflasyon yüzde 10’a iner miydi? Bu soruların yanıtları maalesef olumlu değil.
Birinci kuralı değiştirmeye çalışan her politika önlemi ya ekonomik büyümeyi engelleyici, ya enflasyonun inişini durdurucu ya da her ikisini birden başarmış olacaktı.
Ülkenin parasının değer kazanması istikrar yolunda gidildiğinin işaretlerinden biridir, ama tek göstergesi değildir. Paradaki değerlenmeyle beraber üretimde verimliliğin artması şarttır. Ekonomik istikrara ulaşma şansı ancak değerlenen ülke parası karşısında ekonominin üretkenliğinin devam etmesiyle artacaktır. Aksi takdirde, verimlilik artışlarıyla desteklenmeyen değerli para ülke ekonomisini çok daha farklı maceralara sürükleyebilecektir. İddia edilen buysa, çözüm başka yerdedir.
Ülke parasının değerlenmesi, veri olarak alınıp bununla yaşayabilmenin yolları aranmalıdır. Kısacası, değiştirilmesi gereken paranın değer kazanması değil, değer kazanan para ile yaşanan zorlukları yaratan olguları yok etmektir. O zorluklar aşılmadan paranın değer kazanmasını önlemeye çalışmak ekonomik istikrardan vazgeçmek anlamına gelir. Enflasyonla yaşamaya çalışmanın bir başka türlü ifadesidir.
HANGİSİ KOLAY?
Dalgalı kur sistemi tartışılmalıdır. Ama, konunun tartışılması gereken yönü ulusal paranın değer kazanmasını önlemeye yönelik değil, makro ekonomik dengelerin yönetmediği ani değer kayıplarını önlemeye yönelik olmalıdır. Bizde galiba tam tersi yapılıyor. Paramız değer kazandıkça, üzülüyoruz. Paramız değer yitirince, "kurlarda düzeltme oluyor" diye seviniyoruz. Kalıcı bir istikrar istiyorsak, tam tersi bir tavır içinde olmamız gerekiyor. Ama, enflasyonla yaşamaya alışmışız bir kere!
Üretimde verimliliği artıramadan ulusal para değer kazanmaya devam ederse ne olacak? Demek ki, bir şeyleri yanlış yapıyoruz. Üretimde verimliliği artırıcı önlemler devreye sokulmalı. Çeşitli nedenlerle bunlar yapılamıyorsa, kalıcı bir ekonomik istikrar için henüz hazır değiliz demektir. Ama, ulusal paraya değer kaybettirmek işin kolayına kaçmak olur.
2001 Krizi’nden bu yana olumlu yönde çok önemli adımlar atıldı. İktisadi açıdan çok acılar çekildi, hala da çekilmeye devam ediyor. Kalıcı ekonomik istikrar için önemli bir mesafe alındı. Ama, bu noktada, politika yapıcıları tarafından, değer kazanan para ile yaşayabilecek önlemleri almak paranın değerinin artmasına engel olmaktan eskiye göre çok daha kolay olduğunun düşünülmesi gerekir.