DÜNKÜ yazımda piyasa ekonomisi içinde ekonomik dengesizliklerin ilacının esnek maliye politikaları olduğundan söz etmiştim.
Maliye politikalarındaki esnekliği azaltan en önemli etken devletin geçmişten gelen yükümlülükleriyle esnekliğini kaybetmiş, devlet harcamalarıdır. Bunun başında da sosyal güvenlik sistemi gelmektedir.
Sosyal güvenlik sistemi batmış olan tek ülke biz değiliz. Farklı nedenlerle, dünyanın bir çok ülkesinde sosyal güvenlik sistemi kanayan bir yaradır. Öyle görünüyor ki, piyasa ekonomisi dinamikleri içinde başarılı olacak ülkeler sosyal güvenlik sistemini kendi ayakları üzerinde yaşatabilecek ülkeler olabilecektir. Amerika, Avrupa ve bir çok gelişmekte olan ülke bu alanda çok zorlanmaktadır.
KALICI İSTİKRAR
Şili örnek bir ülke durumundadır. Geçmişte küçümsenmeyecek ekonomik çalkantılara sahne olmuştur. Çok acı darbe deneyimleri yaşamıştır. Devlet sistemlerini sil baştan yeniden yapılandırmışlardır. Bu arada, yepyeni bir sosyal güvenlik sistemi kurmuşlardır. Bugün ekonomik alanda geldikleri nokta ve yıllardır gösterdikleri ekonomik performans, bir başarı hikayesidir.
Şili’de 1985 yılında 1500 dolar olan kişi başına gelir, bugün 7000 dolara ulaşmıştır. 1990’lı yılların ortalarından beri tek haneli enflasyonla yaşamaktadırlar. Son beş yıldır enflasyon yüzde 4’ün altındadır.
Milli gelirleri 100 milyar dolar civarındadır. Yani, yaklaşık bizim dörtte birimiz kadardır. Çok yüksek olmayan, ama kararlı bir ekonomik büyümeleri vardır. Yaklaşık yüzde 3 civarında büyümektedirler. Yani, artan uluslararası sermaye hareketlerinin şımartıp büyümeye gaz verilmediği sayılı ülkelerden biridir. Sermaye hareketlerinin göreli olarak kısıtlı olduğu 2000 öncesi yıllarda, daha hızlı büyüyorlardı. Büyümede aşırıya kaçmamış olmamaları enflasyonu yüzde 4’ün altına çekmekte yardımcı oldu.
Şili’nın de parası reel olarak değer kazanıyor. 2001 yılından beri Şili Peso’su reel olarak yüzde 20’ye yakın değer kazandı. İthalatları iki mislinden daha az arttı. İhracatları ikiye katlandı. Dış ticaret fazlaları 2 milyar dolardan 9 milyar dolara tırmandı. Cari işlemler dengesi 2005 yılında yalnızca 400 milyon dolar kadar açık verdi.
Şili ekonomisinin en dikkat çekici tarafı kamu finansmanını kalıcı olarak sağlam temellere oturtmuş olmalarıdır. Bu konuda da kamuoyu desteği oldukça fazladır. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı 1980’li yıllarda gündeme gelmiştir. 2000’li yıllarda bütçe fazlası verilirken, son iki yılda seçimler nedeniyle bütçe açıkları oluşmuştur. Bütçe açıklarının yarattığı rahatsızlıkları giderebilmek için yeni seçilen solcu başkan siyasetle hiç ilgisi olmayan bir Harvard profesörünü Maliye Bankanı yapmıştır. Yeni idare bütçenin milli gelirin yüzde 1’i kadar yapısal fazla vermesini hedeflemektedir.
Şili’de devlet borçları milli gelirin yüzde 10’unun altındadır. Bütçede faiz dışı fazla milli gelirin yüzde 6’sına yakındır. Ülkenin tüm dış borçları milli gelirin yüzde 40’ının altındadır. Dış borçların önemli bir bölümü özel sektöre aittir.
KONJONKTÜR
Şili ekonomisi ekonomi politikalarında esnekliğe sahiplik açısından dünya ekonomileri içinde önemli bir örnek teşkil etmektedir. Kamu finansmanı alanında Şili birçok ülkenin baş belası haline gelmiş olan yapısal sorunlarının önemli bir bölümünü çözmüş durumdadır.
Son yıllarda artan bakır fiyatları yoluyla Şili önemli kazanımlar elde etmiştir. Ama, ekonomik başarısı ile hammadde fiyatlarındaki artış arasındaki neden-sonuç ilişkisi benzer ülkeler ile karşılaştırıldığında yok denecek kadar azdır. Yani, Şili’nin ekonomik başarısı artık konjonktüre bağlı değildir.