Ekonomik istikrar ve sermaye hareketleri

ULUSLARARASI sermaye hareketlerinin yönüne göre oluşan döviz kurlarındaki oynaklıkla mücadelede merkez bankalarına az ya da çok görev çıkmaktadır.

Ama, merkez bankaları aynı zamanda fiyat istikrarını da kollamak durumunda olan kurumlardır. Bu iki görev çoğu zaman birbiriyle çelişebilmektedir.

Özellikle, açıkça enflasyon hedeflemesini para politikasının kılavuzu yapan merkez bankalarında bu çelişki çok daha açık bir biçimde yaşanmaktadır. Çünkü, enflasyon hedeflemesi uygulayan merkez bankalarında, "enflasyon üç beş puan fazla olsa da olur, kurların istikrarlı olması gerekir" gibi bir seçenek yoktur. Olduğunda, uygulanan para politikasına "enflasyon hedeflemesi" diyemeyiz.

Önemli olan enflasyonun hedeflenen doğrultuda gerçekleşmesidir. Enflasyon hedeflemesinde dalgalı kur rejimi uygulamasının "olmazsa olmaz" şartlardan biri olmasının nedeni budur. Kurların istikrarı için para politikasından taviz verilmesi arzu edilmez.

ÖNYARGI

Enflasyon hedeflemesi
merkez bankalarını döviz kuru oynamaları konusunda farklı önyargılara (bias) itmektedir. Örneğin, uluslararası sermayenin ülkeye girmesiyle değerlenen ülke parası aynı zamanda fiyat istikrarını sağlamakta bir ölçüde yardımcı olmaktadır. Buna karşılık, yabancı sermayenin çıkmasıyla ülke parasının hızla değer kaybetmesi kurlardan fiyatlara geçiş mekanizmasına göre enflasyon üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır. O halde, enflasyon hedeflemesini benimsemiş merkez bankaları ülke parasının değerlenmesine daha müsamahalı davranırken, ülke parasının değer yitirmesine aynı şekilde kayıtsız kalamamaktadır. Bu anlamda, enflasyon hedeflemesini seçmiş merkez bankalarının döviz kurlarının değerlenmesi yönünde bir önyargıları vardır.

Parasal kontrol açısından da, merkez bankaları aynı paralelde bir önyargı taşımaktadırlar. Ülke parasının daha fazla değer kazanmaması yönünde döviz alımı yoluyla yapılan müdahale merkez bankalarının piyasaya para pompalaması anlamına geldiğinden enflasyon baskılarını artırıcı bir etki yapmaktadır. Dolayısıyla, döviz rezervlerini artırmak dışında, döviz alımları yoluyla yapılan müdahaleler enflasyonu gözeten bir merkez bankasının tercih ettiği bir olgu değildir. Enflasyon görünümünü tehdit etmediği sürece döviz rezervlerinin artırılması gündeme gelir.

Buna karşılık, ülke parasının değer yitirmesi durumunda, döviz satışı yoluyla yapılan müdahaleler merkez bankasının piyasadan para çekip bilançosunu küçültme anlamına gelmektedir. Yani, hem paranın değer yitirmesi yoluyla enflasyon üzerine gelecek baskılar önlenmekte hem de piyasadan para çekerek enflasyon baskıları hafifletilebilmektedir. Bu yolla döviz rezervleri azalmaktadır. Ama, döviz rezervleri güçlü bir merkez bankası açısından bu olgu kaygı verici olmamaktadır.

ÇELİŞKİLİ GÖREV

Kısacası, enflasyon hedeflemesini benimsemiş merkez bankaları açısından ülke parasının değer kazanmasına kayıtsız kalınabilirken, ülke parasının değer yitirmesine aynı kayıtsızlıkla bakılmamaktadır. Bunun sonucu olarak, yabancı sermaye girişleri tercih edilen bir durumken, ani yabancı sermaye çıkışlarından hiçbir merkez bankasının hoşnut olması mümkün olamaz.

Bu bakış açısı içinde, dalgalı kur rejimi altında, para politikasının kılavuzu olarak enflasyon hedeflemesini benimsemiş merkez bankaları ülke parasının fazla değerlenmemesi konusunda da göreve çağırılmaktadır. Yani, merkez bankalarının para basıp döviz almaları istenmekte, bunun yanında fiyat istikrarını da tesis etmeleri ya da korumaları beklenmektedir. Bütün bunların olabilmesi için merkez bankalarının bilançolarının oldukça esnek olmaları gerekmektedir. Devam edeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları