TÜRKİYE ekonomisi 2001 yılından bu yana dünya ortalamasının oldukça üzerinde büyüyor. 2001-2005 yılları arasındaki toplam büyüme reel olarak yüzde 35.1 oldu. Bu dönemde yılda ortalama reel olarak yüzde 7.8 büyüdük. Kim büyüdü?
Krizden bu yana makro ekonomik alanda sağlanan başarıların toplumun bütününe yansımadığı çok konuşuldu. Ekonomi, tarihinin hiç bir döneminde bu hızda ve bu süreklilikte büyümedi, ama sağlanan büyüme işsizliğe çözüm olmadı. Hane halkları ekonomik durumlarının o denli iyileştiğini hissetmedi. O halde ne oldu?
DEVLET
Son yıllardaki ekonomik büyümeden giderek daha fazla pay alan kamu sektörü (devlet) oldu. Bu yolla, devlet eskiye göre çok daha fazla kaynaklara sahip oldu. Bu kaynaklarla borç batağından kurtulmaya çalıştı. Kısacası, ekonomik istikrar için gerekli olan gerçekleşti. Siyasi açıdan çok sevimli olmasa da, ekonomik açıdan başka bir çözüm de yoktu.
Daha açık bir ifadeyle, geçmişte toplumdan kaynak almayarak yapılan harcamalar nedeniyle oluşan borçların azaltılması için devlet 2001 yılından sonra toplumdan çok daha fazla kaynak çekmeye başladı. 2001 yılından önce ödemediklerimizi 2001 yılından bu yana ödemeye başladık.
2001 yılında ekonomideki toplam harcanabilir gelirlerin yüzde 3’ü devlete, yüzde 97’si özel kesime (hane halkları dahil) aitti. 2005 yılında milli gelir büyümesinin yüzde 5 olacağı varsayımıyla yapılan tahminlerde, toplam kullanılabilir gelirin yüzde 11’inin devlete, yüzde 89’unun özel kesime ait olduğu hesaplanmaktadır. Kısacası, 2001 yılından sonra devlet kullanılabilir gelirden çok daha fazla pay almaya başlamıştır.
2001-2005 yılları arasında ekonomide yaratılan iç kaynaklar (GSMH) 2005’de yüzde 5 büyüdüğü varsayımıyla- reel olarak yüzde 31.8 büyüdüğü halde, kamu sektörünün kullanılabilir geliri aynı dönemde reel olarak yüzde 463 büyümüştür. Özel kesimin harcanabilir gelirindeki artış ise yüzde 16.7’de kalmıştır.
Gelir dağılımı araştırmalarında kullanılan hane halkı kullanılabilir gelirlerindeki gelişmeler de benzer bir olguya işaret etmektedir.
Türkiye’de GSMH toplamı (yurtiçi kaynaklar) ile hane halkı kullanılabilir geliri arasındaki fark çok büyüktür. Örneğin, hane halkı kullanılabilir geliri Amerika’da GSMH’nın yüzde 75’i çıvarındayken, bu oran Türkiye’de yüzde 50 civarındadır. 2000’li yıllarda bu oran daha da kötüleşmektedir. 2002 yılında hane halkı kullanılabilir gelirinin GSMH içindeki payı yüzde 52.3 iken, 2004 yılında yüzde 51’e düşmüştür.
Milli Gelir istatistiklerinde kullanılan fiyat artışlarını (deflatör) kullanarak hane halkı gelirlerindeki reel artışlara baktığımızda, 2002 ve 2004 yılları arasında GSMH’nın reel olarak yüzde 16.3, hane halkı gelirlerinin ise yüzde 13.5 büyümüş olduğunu görmekteyiz.
HANE HALKI
Bütün bu rakamların gösterdiği olgu şudur: Devlet ekonomide yaratılan toplam kaynaklardan 2001 yılından sonra daha fazla pay almaya başlamıştır. Bunu doğrudan ve dolaylı vergileri ve hane halklarından elde ettiği diğer gelirlerini artırarak yapmaktadır. Bu yolla devlet daha fazla tasarruf yapabilmekte ve borçluluk durumunu düzeltmektedir.
Ekonomik büyüme yoluyla elde edilen ek kaynakların daha büyük bir bölümü devlete giderken, hane halkları ekonomik büyümeden ortalama rakamların söylediği kadar yararlanamamaktadır. Yarın devam edeceğim.