Ekonomik birimlerin önlerini görebilmeleri için takip ettikleri bazı göstergeler vardır. Bu göstergelerdeki gelişimler ileriye dönük belirsizlikleri ya artırır ya da azaltırlar.
2001 yılından sonra hem yurt içindeki hem de yurt dışındaki ekonomik birimlerin baktıkları en önemli gösterge IMF ile ilişkilerin nasıl gittiğiydi. Bu dönemde IMF çok önemli bir "çapa" görevi gördü.
Daha sonra Avrupa Birliği (AB) ile olan ilişkilerin yoğunlaşmasıyla AB de bir "çapa" görevi gördü. Son yıllarda artan doğrudan yabancı sermaye akımının arkasında bu iki çapanın oynadığı rol küçümsenemez.
ALTERNATİF ARAYIŞLARI
IMF ile bir program yapılması birçok ülkede siyasi bir yük olarak algılanmaktadır. Uygulanan program hedeflerin ulaşılması açısından başarılı dahi olsa, "IMF programı" damgası vurularak programın başarısı küçümsenmektedir. Türkiye’de de bunu görmekteyiz. Özellikle seçim döneminde olmamız bu yöndeki söylevleri daha da artırmaktadır. Konuya akılcı yaklaşmak gerekmektedir.
Herhangi bir gelişmenin ekonomik birimlerce "çapa" olarak kabul edilebilmesi için şeffaf ve dolayısıyla inandırıcı ve güvenilir olması gerekir. IMF ve AB ile ilişkiler büyük ölçüde bu şartları sağlıyordu. IMF’nin yerine bir başka çapa düşünülüyorsa, yeni çapa da aynı derecede inandırıcı olmak zorundadır. Hükümetleri büyük ölçüde bağlayıcı olmalıdır.
Gelişmiş ülkelerde hükümetleri bağlayan en önemli unsur piyasalardır. Bizim gibi ülkelerde de piyasalar hükümetler üzerinde giderek daha bağlayıcı olmaya başlamışlardır. Örneğin, piyasaların ters tepkisiyle döviz kurlarının fırlaması yalnızca ekonomik birimleri değil, ekonomi politika yapıcılarını da en az o denli heyecanlandırmaktadır. Ters gidişe önlem alınması ihtiyacı duyulmaktadır.
Piyasaların terbiye edici özelliği gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkeler düzeyine geldiği söylenemez. O nedenle de, piyasalar dışında, ama piyasaların da takip edebildiği bir "çapa" ihtiyacı gelişmekte olan ülkelerde devam etmektedir. Henüz kalıcı ekonomik istikrarı yakalayamamış Türkiye’de bu ihtiyaç daha da fazladır.
Enflasyon hedeflemesi ve enflasyon hedeflemesine dayanan para politikası bir "çapa" olarak düşünülebilir. Ama, bu politikanın açıkça uygulamaya geçişinin yeni oluşu ve ilk yılında çuvallamış gibi görünmesi bu aşamada para politikasının iyi bir "çapa" rolünü oynayabilme olasılığını azaltmaktadır. Bir takım başka makro ekonomik büyüklükleri (örneğin, kamu maliyesine yönelik hedefleri) çapa olarak kabul etmek de zordur. Bu çeşit hedef büyüklüklerin itibarı olsaydı, zaten çapa ihtiyacı da olmazdı.
İNANDIRICILIK
IMF ile yapılan programları kötüleyerek son beş yıldır oldukça iyi bir performans gösteren "IMF çapası"nı boşlamak doğru bir yaklaşım gibi görünmemektedir. Önümüzdeki dönemde IMF çapası ile yola devam etmek ekonomik istikrarı sağlayabilmek için önemli görünmektedir. Oldukça oynak olan küresel piyasalarda her yıl 40 milyar doalra yakın taze dış kaynağa ihtiyaç duyan Türkiye’de böyle bir çapanın önemi daha da artmaktadır.
IMF ile yapılabilecek yeni bir programın ana hatları zaten bellidir. Böyle bir programın ortaya çıkarılması için IMF’ye de ihtiyaç yoktur. Ama, programın uygulanıp uygulanmadığının gözetiminin IMF gibi bir kuruluş tarafından yapılması programa inandırıcılık kazandıracaktır.