Ekonomi politikalarında esneklik

DOĞRU makro politikalar uygulandığında, serbest sermaye hareketleri çerçevesinde yabancı yatırımcıların ülke ekonomisine güveni artıyor.

Yabancı yatırımcılar geliyor. Döviz bollaşıyor. Ülke parası değer kazanıyor. Merkez bankalarının ülke parasının değer kazanmasını durdurmaları bekleniyor.

Para politikasının kılavuzu olarak "enflasyon hedeflemesi" ni seçmiş merkez banakları açısından döviz kurlarının değerlenmesi enflasyonun kontrolüne katkı yaptığı gibi, kurların değerlenmesini önlemeye çalışmak enflasyon hedefiyle de çelişebilmektedir. Çünkü, başka hiçbir şey yapılmadığı taktirde, merkez bankalarının döviz kurlarının değerlenmemesi yönünde yaptığı müdahaleler para basmak anlamına gelmektedir. Ülke parası cinsinden varlıklara dış talebin artması mutlaka bir ekonomide para talebinin de artması anlamına gelmemektedir.

VARLIKLARIN İDARESİ

Bir merkez bankası döviz kurlarının yükselmesini istiyorsa, ya da döviz kurlarının düşmesini engellemek istiyorsa, piyasaya girip dövize ek talep yaratarak döviz alması gerekir. Merkez bankasının döviz alması demek karşılığında piyasaya ulusal parayı pompalamak anlamına gelir. Bilançosunda döviz varlıkları arttığından toplam varlıkları yükselir. Buna karşılık, döviz karşılığında ulusal parayı piyasaya pompaladığından, yükümlülük kalemlerinden biri artar (artan kalemin mutlaka emisyon olması gerekmez, bankacılık sisteminin merkez bankasından olan alacakları da artabilir).

Merkez bankasının bilançosunun büyümesi bankacılık sisteminin krediler yoluyla daha fazla para arzı yaratmasına neden olur. Para arzı artar. Artan para arzı, para talebi de aynı hızda artmadığında, enflasyon üzerine olumsuz etki yapar. Artan enflasyon baskısı enflasyon hedeflemesiyle çelişebilir. Merkez bankasının bilançosunun esnek olması gerekliliği burada devreye girer.

Dövize alım yoluyla müdahaleyle artan döviz varlıkları yoluyla şişen varlıklar bir başka varlığın elden çıkarılmasıyla düşürülebiliyorsa, merkez bankası bilançosu esnek demektir. Merkez bankaları artan döviz varlıkları karşısında ulusal para cinsinden varlıklarını azaltabiliyorlarsa, döviz alımları yoluyla piyasaya verdikleri ulusal parayı ulusal para cinsinden varlıkları ellerinden çıkararak geri çekiyorlar demektir.

Böyle bir esnekliği kullanabilen merkez bankaları dövize alım yönünde müdahale etseler de, para arzı genişlemesinin enflasyon üzerine olumsuz etkilerini engelleyebilirler. Bu strateji elbette sonsuza kadar uygulanamaz.

Sonuçta, merkez bankalarının ellerinden çıkarabilecekleri ulusal para cinsinden varlıklar bu varlıkların toplamıyla sınırlıdır. Ulusal para cinsinden olan tüm varlıklar elden çıkarıldığında, döviz alımları yoluyla çıkan parayı kalıcı olarak geri çekecek araç kalmamış demektir. Geçmişten gelen sorunlar bir çok ülkedeki merkez bankalarının bilançolarını esnek olmaktan uzaklaştırmıştır.

KALICI ÇÖZÜM

Bankacılık sistemine ve devlete kredi vermeyen merkez bankalarında
genellikle durum böyledir. Çünkü, merkez bankaları yalnızca bankacılık sistemi ve devletle çalışırlar. Bu çeşit merkez bankaları genellikle ulusal para cinsinden yükümlülüklerinin vade yapısıyla oynayarak para politikasına esneklik kazandırmaya çalışırlar.

Örneğin, piyasadaki fazla para çok kısa vadeli repo ya da depo ihaleleri yoluyla değil, vadesi üç ayla altı ay arasında değişen ve bankalar arasında alış verişi yapılabilen mevduat sertifikası çıkararak merkez bankaları piyasadan daha uzun vadeli bir perspektifte para çekebilirler.

Ama, asıl çözüm merkez bankalarının piyasadan borç alan değil, piyasaya borç veren bir kurum haline getirilmesidir. Merkez bankalarının bilançosunu esnek yapan asıl olgu budur. Böyle bir süreçte, bir merkez bankasının döviz kurlarının düşmesi ya da artmaması konusunda çözüm üretmesi çok kısıtlıdır. Yarın son.
Yazarın Tüm Yazıları