Eğitim üzerine düşünceler (2)

EĞİTİM sürecinin etkinliği ile çevre arasında çok yakın bir ilişki vardır. Çevrenin eğitim için elverişli olması gerekmektedir.

Çevre eğitimi desteklemeli ve teşvik etmelidir. Çünkü, eğitim sürecinin özellikle başlangıcında önemli olan çocuklarda düşünmeyi özendirmek, küçük beyinlerde merak uyandırmak ve merakla arananın bulunmasıdır.

"Çevre" kavramı çok geniştir. "Okul" eğitim sürecindeki çevrenin bir parçasıdır, ama bütünü değildir. En az okul kadar, "aile" de çevrenin önemli parçalarındandır. Okuldaki eğitim aile içi eğitim ile tamamlayamadığında, eğitim sürecinin etkinliği büyük ölçüde azalır.

PARAMETRELER

Çevrenin bir parçası olan okulda, sınıf kadar sınıf dışı da önemli olmaktadır
. Türkiye’de okul bahçesine genellikle oyun alanı olarak bakılmaktadır. Çocuklar bahçede koşmak istediğinde, öğretmenler çocukların koşmasını engellemeye çalışmaktadırlar. Halbuki, okul bahçeleri spor alanlarıdır. Çocuğun enerjisini boşalttıkları alanlardır. Bu faaliyetin durdurulması değil, düzenlenmesi gerekmektedir. Spor beden eğitimi dersleri ile sınırlı tutulmamalıdır.

Giderek bu gerçeğin farkına vardığımızı düşünüyorum. Köylerdeki okulların bahçesine basket, voleybol ve futbol sahalarının yapıldığını görüyorum. Bununla beraber, bahçesi büyük bir okul alanında bir başka okul binasının da yapılıp okul bahçesinin kuşa döndürüldüğünü de görüyorum. Böyle olunca, ne denli bilinçli hareket edildiği konusunda şüphelerim artıyor.

Aynı alana daha çok öğrenci alabilme gayreti yalnızca okul bahçelerini küçültmüyor, aynı zamanda, sınıf alanlarını küçültüyor. Aynı sınıf alanındaki öğrenci sayısını artırıyor. Sınıflar kalabalıklaşıyor. Kalabalık sınıflarda öğrenimin kalitesi düşüyor.

Her alanda olduğu gibi, eğitimde de fayda-maliyet analizi önemlidir. Sınıfları kalabalıklaştırmak öğrenci başına maliyeti düşürürken öğrenim kalitesini düşürmektedir. Dolayısıyla, öğrenim kalitesi ile maliyetler arasında kabul edilebilir bir dengenin bulunması kaçınılmazdır.

Uluslararası okul uygulamalarında, farklı nedenlerle birinci sınıftan lise sona kadar sınıflardaki öğrenci sayısının 20-25 civarında olması gerektiği konusunda fikir birliği oluşmuş gibi görünmektedir. Bu sayı okul öncesi eğitimde yarı yarıya düşmektedir. Okul öncesi eğitimi maliyetli yapan en önemli unsurlardan biri de zaten budur.

Fayda-maliyet analizine konu bir başka parametre öğretmen başına düşen öğrenci sayısıdır. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ne denli az ise, eğitimin daha etkin olacağı kaçınılmazdır. Ama, maliyetler yükselmektedir. Bu konuda da yapılan çalışmalar iyi eğitim veren okullarda öğretmen başına düşen ortalama öğrenci sayısının 10’u geçmemesini tavsiye etmektedir. Küçük sınıflarda bu oran daha da düşmektedir. Kollara ayrılma nedeniyle yüksek sınıflarda da bu oranı yükseltmek mümkün olamamaktadır.

FIRSAT

Eğitim pahalı bir yatırım alanıdır
. Pahalı olması, eğitimdeki çeşitli parametrelerin seçiminde eğitimi etkinleştirecek çevreyi kurabilme zorunluluğundan kaynaklanmaktadır. Birçok okulumuzda her sınıfta 60 öğrenciyi yerleştirmeye çalıştığımızda, öğretmen başına 40-50 öğrenci eğitmeye çalıştığımızda, kaliteden de tamir edilemez ödünler vermiş olmaktayız.

Türkiye’de öğrenci nüfusu göreli olarak belli bir istikrara kavuşmak üzeredir. Yani, artan öğrenci nüfusuna eğitim hizmeti götürmek değil, belli sayıdaki öğrenci kitlesine daha iyi eğitim götürmek amaçlanabilecektir. Eğitimde kaliteyi artırma yönünde küçümsenemeyecek bir fırsat doğmaktadır. Kaynakların etkin tahsisi ile bunun iyi değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yazarın Tüm Yazıları