YIL sonuna yaklaşırken uluslararası mali piyasalarda belli bir ölçüde tedirginlikler başlamıştı. Amerika sınırı tahmin edilemeyen bir biçimde faiz artırmaya devam ediyordu. Avrupa faizler yönünden ne yapacağı konusunda karsızdı. Amerika Merkez Bankası (FED) Başkanı değişiyordu.
Zaten beklentilerinin çok üzerinde gelişmekte olan piyasalardan para kazanan uluslararası yatırımcılar doğal olarak kazandıklarını korumayı tercih ettiler. Ekim ayında uluslararası piyasalar tedirgin bir döneme girdi.
BÜYÜK EKONOMİLER
Tedirginlik artık dağılıyor. FED Başkanı’nın kim olacağı belli oldu. Siyasi yakınlıkları kısa dönemde bir sınavdan geçecek olsa da, yeni Başkan Bernanke hem mali piyasalarda hem de akademik dünyada saygınlığı olan bir kişilik. FED’in Greenspan dönemindeki politikalarından radikal bir değişiklik olabileceği riski neredeyse tamamen ortadan kalktı. Dolayısıyla, mali piyasaları tedirgin eden önemli bir boyut ortadan kalktı.
FED kısa vadeli faizleri artırmaya devam ediyor. Ama, ilerideki faiz artışları konusundaki tutumunda belli bir yumuşama da görülüyor. Bugünkü dengeler açısından, FED bundan sonra kısa vadeli faizleri toplam 0.5 puanla 1 puan arasında artıracağı anlaşılıyor. Piyasalar açısından, FED’in yumuşaması da piyasaları rahatlattı.
Avrupa Merkez Bankası geçmişe göre daha kararlı bir tutum almak istermiş gibi bir hava sergiliyor. Euro Bölgesi’nin büyük ülkelerinden gelen muhalefete rağmen Avrupa’da da kısa vadeli faizlerin artabileceği sinyalleri alınmaya başlandı. Büyük bir olasılıkla, uzun süredir yüzde 2’de çakılan euro faizleri önümüzdeki aylarda artacak. Avrupa’nın faizler konusunda daha aktif bir tavır alması euro-dolar kuruna belli bir istikrar getirecektir. Avrupa’daki bu gelişmeler de uluslararası yatırımcıları rahatlatmıştır.
GELİŞMEKTE OLAN PİYASALAR
Gelişmekte olan piyasalar içinde dikkatleri en fazla üzerinde toplayan Brezilya, Rusya ve Türkiye’den de iyi haberler gelmeye devam etmektedir.
Türkiye tam üyelik yolunda AB ile müzakere sürecini başlatmıştır. Türkiye dünya haritası üzerinde daha görünür bir konuma gelmiştir. Enflasyon hedeflenen doğrultuda gitmektedir. Büyüme sürmektedir. Nominal ve reel faizler düşmektedir.
Rusya’da yapısal reformlar beklendiği hızda ve yönde gelişmemektedir. Ama, petrol fiyatlarının geldiği düzey itibariyle, Rusya’da kısa vadede bir finansman darboğazı yaşanması olasılığı yok denecek azdır. Dolayısıyla, petrol fiyatlarının geldiği düzey Rusya’nın ekonomik riskini çok azaltmaktadır.
Brezilya ekonomisi göreli bir istikrara kavuşmuştur. Başkan’ın ve partisinin yolsuzluklara karıştığı yönünde ortaya çıkan siyasi riskler daha azalmış gibi görünmektedir. Brezilya Merkez Bankası da kısa vadeli faizleri düşürmeye başlamıştır. Enflasyon yüzde 4’lere gelmiştir.
Bu ülkelerde politik ve ekonomik riskler elbette vardır. Türkiye’de cari işlemler açığının önlenemeyen yükselişi ve siyasi riskler, Rusya’da yapısal sorunlar, Brezilya’da siyasi riskler tamamen ortadan kalkmış değildir. Ama, uluslararası yatırımcılar bu riskler karşılığında da önemli getiriler elde etmektedirler.
Örneğin, reel faizler Brezilya ve Türkiye’de yüzde 10 civarındadır. Rusya’da reel faizler negatif dahi olsa, Rusya Borsası’ndaki artış son yıllarda dolar bazında yüzde 20’nin üzerindedir.
Kısacası, uluslararası mali piyasalar ekim ayındaki rahatsızlıkları ve yıl sonu korkusunu atlatmış görünmektedir. Dolayısıyla, gelişmekte olan piyasalar açısından sermaye hareketlerinde kısa dönemde radikal bir değişme beklenmemelidir.