DÜNYA son otuz yıldır çok değişti. Bu denli hızlı değişime ayak uydurabilmek kolay değil.
Yalnızca biz değil, tüm dünya ülkeleri bu değişime ayak uydurmakta zorlanıyorlar. Değişimi bizler yarattık. Şimdi, değişmiş dünyada yaşamakta ve dengeleri idare etmekte yine bizler zorlanıyoruz.
Ulusal ekonomileri idare etmek kolaydı. O denli kolaydı ki, enflasyonla mücadele için mal ve hizmet fiyatlarıyla ücretleri dondurmak etkili bir çözüm olarak düşünülürdü. Amerika’da Nixon İdaresi 1970’lerde bu yolu seçmemiş miydi?
Döviz kuru sorunu diye bir şey fazla düşünülmezdi. Kurlar sabitti. Biraz sıkıntı yaşanırsa, "devalüasyon" ya da "revalüasyon" yoluyla çözüm bulunurdu. Serbest dalgalanan kurun temel ekonomik dengesizliklere çözüm olamayabileceği sabit kur rejimi terk edildikten sonra fark edildi. Dengesizliklerin ilacı dalgalı kur olmayabilirdi.
Dış ticaret dengesi sorunları ile mücadele etmek de kolaydı. İthalat çok artıp dış ticaret dengesi alt-üst olduğunda gümrük vergileri artırılırdı. İthalat kısılırdı. İthalat fiyata duyarlı değilse, kotalar konurdu. Hiç kimde de ses çıkarmazdı. İhracat desteklenmek istediğinde, bolca parasal ve diğer teşvikler verilirdi.
KURUMLAR VE KURALLAR
Ulusal ekonomiler merkez idare güdümünden çıkıp piyasa dinamiklerinin egemenliğine bırakıldığında, oyunun kuralları değişti. Uluslararası ekonomik ilişkiler de yapı değiştirdi. Yeni ekonomik düzenin kuralları ve kurumları oluştu.
Artık, dilediğiniz gibi, ithalatı gümrük vergileri ya da kotalar yoluyla kısıtlayamıyorsunuz. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) karşınıza çıkıyor. İthalat kısıntıları için sizden iyi bir neden bulmanızı istiyor. Dış ticaret açığı ile mücadele iyi nedenlerden biri sayılmıyor. Uluslararası ticarette rekabet öne çıkıyor.
Artık, yerli üreticiyi destekleyip yabancı rekabetin önüne engeller koyamıyorsunuz. Koyarsanız, Avrupa Birliği kırmızı kart gösteriyor. IMF bağırıyor. OECD eleştiriyor. DTÖ diğer ülkelerin size karşı önlemler almasına sesini çıkarmıyor. Kısacası, piyasa kuralları dışına çıktığınızda bütün dünyayı karşınıza almış oluyorsunuz.
Dalgalı kur rejiminin ekonominin temel dengesizliklerine çare olmadığını düşünüp kur rejimini istediğiniz gibi saptayamıyorsunuz. IMF yine kırmızı kart gösteriyor. Amerika bastırıyor. Avrupa destekliyor. Dış dünya ile ilişkileriniz tehdit altına giriyor. Çin’in üzerindeki baskılar ortada.
Bir çok gelişmiş ülke Çin’den rahatsız. Rahatsızlık Çin parasının gerekenden değersiz olduğu görüşünde birleşiyor. Bir başka açıdan, Çin parası çok değerliyse, gelişmiş ülkelerin paralarının çok değersiz olduğu da iddia edilebilir. Ama, gelişmiş ülkeler paralarının değerinin piyasada oluştuğunu, dolayısıyla Çin’in de parasının piyasada belirlenmesi gerektiğini söylüyorlar. Bundan orta dönemde Çin’in de kaçışı yok.
POLİTİKA ESNEKLİĞİ
Merkezi idare iyiydi, piyasa ekonomisi işi zorlaştırdı diye bir iddia da bulunmak mümkün değildir. Sorun, ekonomi politikaları oluşturucuların ve uygulayıcıların piyasa ekonomisinin gerektirdiği kıvraklığı gösterememesinden kaynaklanmaktadır.
Piyasa ekonomilerinde en esnek olması gereken ekonomi politikası araçlarının başında maliye politikaları gelmektedir. Maliye politikalarının önemi hem beklentilerin yönetimi hem de toplam iç talebin yönlendirilmesi açısından öne çıkmaktadır.
Bu alanda esnekliği azaltan en önemli etken devletin geçmişte oluşturduğu mali yükümlülüklerin maliye politikalarını kilitlemesidir. Bugün, piyasa ekonomisinin dengesizliklerine çözüm bulmakta zorlanan ülkelerin tümünde maliye politikalarının esnek olmayışı söz konusudur.