Döviz rezervleri ve sermaye hareketleri

Dalgalı kur rejimi altında döviz rezervlerinin göreli önemi azdır. Çünkü, rezervleri kullanarak döviz kurlarına müdahale asgari düzeyde tutulduğundan, döviz rezervlerinin büyüklüğü önemli değilmiş gibi görünür. Ama, bu yanıltıcı olabilir.

Döviz rezervleri yerli para üzerinde gerçekleşebilecek olası spekülasyonu caydırıcı bir rol oynar. Göreli olarak büyük döviz rezervlerine sahip bir ülkenin parasının değerinin kabul edilemeyecek düzeylere düşmesi durumunda, dalgalı kur sistemi içinde dahi, para otoritesi her zaman piyasaya müdahale ederek sürpriz yapabilir. Spekülatörler büyük para kaybedebilirler. Döviz rezervleri büyüklüğünün bu anlamda spekülasyonu caydırıcı bir etkisi vardır.

Ani kısa vadeli yabancı sermaye çıkışları için de döviz rezervlerinin büyüklüğü ülke açısından rahatlatıcı bir rol oynayabilir. O nedenle de, döviz rezervlerinin kısa vadeli dış borçlara oranı rezervlerin göreli büyüklüğünü ölçmede kullanılır.

REZERVLER YETMEZ

Uluslararası sermaye hareketlerinin, son beş yılda olduğu gibi, yaygınlaşıp derinleştiği dönemlerde ise hem kısa vadeli dış borcun tanımı değişmekte hem de döviz rezervlerinin kısa vadeli borçlara oranının anlamı biraz hafiflemektedir.

Yabancı bir yatırımcının beş yıl vadeli Türkiye Hazinesi’nin iç borçlanma senetlerini (DİBS) satın alması kısa vadeli mi yoksa uzun vadeli mi dış borçtur? Vadenin kısa ya da uzun olması bir yıldan kısa ya da uzun olması ile tanımlanır. Bu açıdan, beş yıl vadeli iç borçlanma senetlerinin yabancı yatırımcılar tarafından satın alınması Türkiye açısından uzun vadeli dış borçlanmadır. Ama, yabancı yatırımcıların, vadesi beş yıl olsa dahi, istediği zaman Hazine bonolarını piyasada satıp parasını alıp gitmesi söz konusu olabilmektedir. Dolayısıyla, ödemeler dengesi istatistiklerinde "portföy yatırımı" olarak sınıflandırılan bu çeşit yabancı yatırımların ülkeden çıkma olasılığı en az diğer kısa vadeli borçlar kadardır.

Konuya bu açıdan bakıldığında, portföy yatırımı ya da kısa vadeli borçlanma yoluyla elde edilen yabancı kaynakların bir süre sonra döviz rezervleri ile karşılaştırılması bizim gibi ülkeler için anlamsızlaşmaktadır. Sermaye hareketlerinin hacmi büyük, döviz rezervlerinin boyutu küçük kalmaktadır.

CAYDIRICILIK AZALIYOR

2003 yılı sonunda döviz rezervlerimiz 34.7 milyar dolar, yabancıların elindeki DİBS’ler 3.9 milyar ve kısa vadeli dış borcumuz 23 milyar dolar civarındaydı. Dolayısıyla, kısa sürede ülkeyi terk edebilecek yabancı kaynakların döviz rezervlerine oranı yüzde 78 idi. Bu yılın mayıs ayı sonu itibariyle, döviz rezervlerimiz 69.6 milyar dolara çıkarken, yabancıların DİBS yatırımları 33.3 milyar dolara ve kısa vadeli dış borçlarımız 42 milyar dolara geldi. Kısa vadede çıkabilecek yabancı kaynakların döviz rezervlerine oranı yüzde 108 oldu. 2003 yılındaki oranı tutturabilmek için şimdi döviz rezervlerimizin 96.5 milyar dolar olması gerekiyor.

Bu basit hesabın anlamı aynı yabancı sermaye girişi olduğu halde, son üç buçuk yılda cari işlemler açığının yaklaşık üçte bir daha az olması gerektiğidir. Merkez Bankası daha fazla para basarak yaklaşık 27 milyar dolar daha fazla döviz almalıydı. O takdirde, enflasyonda bugün gelinen noktadan da oldukça uzakta kalınmış olacaktı.

Bugünkü eğilimler devam ettiği takdirde, ileride kısa vadede ülkeden çıkabilecek yabancı kaynakların döviz rezervlerine oranı daha da artacak. Döviz rezervleri artışından daha fazla kısa vadede çıkabilecek yabancı kaynak ülkeye girecek. Döviz rezervlerinin spekülasyonu caydırıcı etkisi, eğer vardıysa, daha da azalacak.

O halde, olası spekülasyonları caydırıcı yapabilmek için döviz rezervlerine değil, makro ekonomik dengelerin kalıcılığına güvenmek durumundayız. Döviz rezervlerinin göreli büyüklüğü, spekülasyonları caydırıcılığı ile değil, daha çok dış kredilerde "teminat" rolü ile öne çıkmaya başlamıştır.

Tatil nedeniyle yazılarıma bir süre ara veriyorum.
Yazarın Tüm Yazıları